Bir Akıl Hastahanesinin Hatıra Defterinden 1
Siz hiç hayatınızı bir martının kanatlarında gök yüzüne yükselttiniz mi? Ben denedim. Hayatımı bir martının kanatlarına sığabilecek kadar küçültüp, kendimden uzaklaştırıp her sabah o martının geçtiği koya bıraktım. Bir gün takılır ve onun kanatlarında yükselir dedim. Ki öylede oldu. Hayat bir martının kanatlarında yerden tam 25 feet havalandı.
Hesaplarıma göre elimden akıp giden zamanın uzay boşluğunda kaybolmaya başlamasının 7. gününde tamda olması gereken yerdeydi martının kanatlarında ki hayatım. Tam 7 gün öncesinde kayıp giden hayatın iz düşümün deydim. Gözlerimi kapatıp, tamda kendimi kaybedilmişliğin kollarında geçmişin hayallerini yeniden şekillendirmek için hazırlarken, hesaplamadığım başka bir etken engel oldu buna. İki ayrı noktayı evrende birbirine ikinci kez en yakın konuma getirdiğimde bu seferde benim gibi sessiz bir etken, kaderin rol arkadaşı olup mıh vurdu konuşmalarıma. Rüzgar, her tarafımı sarıp, hava boşluğuna bırakıverdi martıdan habersizce. Karada ki gölgem ile göz göze, rüzgarın sesi kulaklarımda, akıp giden hayatım ise sol tarafımda yukarı doğru çıkarken, bir portre bıraktık son kez. Hiç bir şeyi kalmayan bir ruh 25 feetten kaç dakikada düşer? Kaç dakika bu düşüşü yaşayacağım, ikinci kez kaçırdığım hayatımın altında. Düşüş, tek yaşanan bir şey olduğu için bu soruların belkide çok bir anlamı yok. Cevaplansa bile ne değişecek. Keyfi çıkarmanın vakti. Hayat eksi keyif, huzursuzluk. Huzursuzluk matematiğin sıfırı gibi. sadece çarpımda etkili. Ben bir sıfır gibiyim. Toplanınca karşısındaki olan. Çıkarılıncada. Bölünemeyen. Ama çarpımda kendisine benzeten herkesi. Ben kocaman bir sıfırım. Yanlış anlamayın ben gurur duyuyorum. Sağlamasını da yaptım. İkinci kez kader yaşanılamayacak şeylerin, tekrar yaşanmasına sebep olacak kadar zalim olamaz. O tatlı bir düşünce olarak kalsın. Bu işin gerçek zamanda yaşananları. Su soğuk mudur acaba?
Süvarike
Hesaplarıma göre elimden akıp giden zamanın uzay boşluğunda kaybolmaya başlamasının 7. gününde tamda olması gereken yerdeydi martının kanatlarında ki hayatım. Tam 7 gün öncesinde kayıp giden hayatın iz düşümün deydim. Gözlerimi kapatıp, tamda kendimi kaybedilmişliğin kollarında geçmişin hayallerini yeniden şekillendirmek için hazırlarken, hesaplamadığım başka bir etken engel oldu buna. İki ayrı noktayı evrende birbirine ikinci kez en yakın konuma getirdiğimde bu seferde benim gibi sessiz bir etken, kaderin rol arkadaşı olup mıh vurdu konuşmalarıma. Rüzgar, her tarafımı sarıp, hava boşluğuna bırakıverdi martıdan habersizce. Karada ki gölgem ile göz göze, rüzgarın sesi kulaklarımda, akıp giden hayatım ise sol tarafımda yukarı doğru çıkarken, bir portre bıraktık son kez. Hiç bir şeyi kalmayan bir ruh 25 feetten kaç dakikada düşer? Kaç dakika bu düşüşü yaşayacağım, ikinci kez kaçırdığım hayatımın altında. Düşüş, tek yaşanan bir şey olduğu için bu soruların belkide çok bir anlamı yok. Cevaplansa bile ne değişecek. Keyfi çıkarmanın vakti. Hayat eksi keyif, huzursuzluk. Huzursuzluk matematiğin sıfırı gibi. sadece çarpımda etkili. Ben bir sıfır gibiyim. Toplanınca karşısındaki olan. Çıkarılıncada. Bölünemeyen. Ama çarpımda kendisine benzeten herkesi. Ben kocaman bir sıfırım. Yanlış anlamayın ben gurur duyuyorum. Sağlamasını da yaptım. İkinci kez kader yaşanılamayacak şeylerin, tekrar yaşanmasına sebep olacak kadar zalim olamaz. O tatlı bir düşünce olarak kalsın. Bu işin gerçek zamanda yaşananları. Su soğuk mudur acaba?
Süvarike
Yorumlar