Kayıtlar

Mayıs, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Uzay Boşluğu 3. Gün

    Uzay boşluğunda yalnız başınıza kaldığınızda yapmak istediğiniz şeylerin bir listesini çıkarmak için öyle çok bir vaktiniz olmuyor. Herşeyi düşünmekten hiç bir şeyi yaşayamıyor insan. Ağacından yeni üretilmiş taze oksijen özlemi ile hayaller kurup duruyorsunuz. Çok fazla hemde. En son aklıma takılan şey ise dünyanın en pahalı şeyi nedir sorusu. Paha biçimi aklınıza gelebilecek herşey olabilir. Bir çocuğun eski dinlerde tanrıya kurban edilmesi için elden verilmesi yada bir arkadaşınızın geleceği için kendi geleceğinizi feda etmeniz. Sizin için nedir bu bilmiyorum ama sanırım benim için yaşamak için artı bir gün daha. Ölüm defteriniz dürülmüş öyle müsait bir yerinize işaret edercesine uzatıldığı zaman aklınızdan ilk geçen bir gün dahadır. Kanser hastaları için artı bir gün, savaşta tepesine bombalar yağan çocuklar için artı bir gün, nükleer patlama sonucu radyasyona maruz kalan insanlar için artı bir gün ve benim gibi uzayda bir başına dünyasına dönmek isteyen birisi için artı bir gü

Uzay Boşluğu 2. Gün

    Aslında zaman kavramının pek varlığı hissedilmiyor. Oturup başına yazdığım kadar sayılabiliyor günler. Dünyada durum nasıldır bilinmez. Ben uyuyup uyandıkça ve yazdığım kadar takip edebiliyorum zamanı. Eğitimlerimiz sırasında sıkıcı derslerin arasında karıştırdığım telefon ile edindiğim bir kaç bilgiden birisi de sesin uzay boşluğunda asla kaybolmadığıdır. Hz düşürerek devam ediyor ama asla kaybolmuyor. Yani diyeceğim o ki buradan bağırsamda dünyaya bir şekilde sesimi ulaştırabilirim ama ne zaman ve kaç hertz ulaşır, anlaşılır mı, anlaşılmaz mı bilmiyorum.      Oksijen tankının uzun bir süre bitmecek olması buradaki sevindirici tek gerçeklik olsada buruk olduğuda bir o kadar aşikardır. Yine o sıkıcı derslerin birisinde edindiğim başka bir değerli bilgide hangi durumda olursan ol pozitif düşünmek, sonucu bilinmeyen her olayın en iyi bekleme yoludur. Uzayda tek başına kalsan bile camdaki kendi yansımana karşı bir tebessüm bırakmak zorundasın. Onun oradaki varlığından sorumlu olan se

İklimler

   Her insan öyle istediği gibi her insanın ikliminde yaşayamaz. Kimisi çorak bir arazi iken, kimisi su bekleyen bir çiçek olabilir. Kimisi buzul çağını yaşarken de kimisi çöl iklimine sahip olabilir. Örneklendirmek gerekirse bir sürü zıt iklim çeşidinden bahsedebiliriz ama bu o tarz bir yazı olmayacak. Coğrafya yazısı gibi yani. Biraz okyanus kokusu serpiştirmek lazım hayatlara. Hayat hep su ile başladı sonuçta. Buzul iklimide olsa çöl iklimide olsa aslında hepsinin yolu sudan geçti. Buradaki suya da biz aşk diyelim. Korkmayın öyle romantik bir yazıda olmayacak ama çöl hep buzu, buzda hep çölü arar. Buldukları zamanda hasret duydukları şeye doğru dönüşürken kendi içlerindeki korku bir adım atar. Mantık girer devreye. Dur der. Değişiyorsun. O heyecan dolu kalp atışları arasında pek duyamadığı için mantığın sesi her seferinde daha da yükselir. Taki kalp atışlarından daha fazla çıkana kadar sesi. Eriyen bir kaç damla buzulun ıslattığı toprağa bakarak kendi köşelerine çekilirler. Bir müsa

Uzay Boşluğu 1. Gün

   Sevgili günlük, yada uzayda dünya ile bağlantısı kopmuş bir astronotun not defteri. Her kim olursan ol mürekkep üstünde aynı şekilde dağılıyor. Bu yüzden sıfatlandırmaktan vaz geçiyorum seni. Sonuçta bende senin için üstünde dağılan mürekkebim. Sanırım herşeyi baştan anlatmam lazım. Merhaba ben Demir. Görev sırasında güneş panellerinin arızalanması sonucu kesilen elektrik ile radyo frekansımız kapandı. Ortalama tamir süresi dört gün. Yörüngeden çıkmam ise an meselesi. Uzayın boşluğunda kaybolmak, aslında başka bir dünya bulma umudu ile sentezlenince kurulabilen tek hayal yada kafa meşgul edici düşüncelerden hayata bağlayan tek şey. Kim bilir. Belki geçerlilik taşır. Bugün birinci gün. Her gün uyumadan önce bu notu bırakmayı kendime bir zaman çizelgesi oluşturması için yapıcam. Çünkü burada gün ve gece kavramı biraz farklı. Hiç batmayan bir güneşi izlemek sahilde batan güneşi izlemekten çok farklı. Yanan ateş yada akıp giden su. Bir yok oluş yada bir bitişi izlemek her zaman daha ca

Çocuklar anarşizmi hiç sevmezler.

Aslında çocukların bu durumdan pek bir haberleri yok tabi. Onu sevememelerinin sebebi annelerinin sevmemesi. Dünyaya gelemeyince bebeklerde tabi doğal olarak bekledikleri yerden kızıyorlar sanırım.. Şaka maka çocuk yapmak ciddi bir iş. Bir resmiyet gerektirebilir. Ya hani 1 yıl sonra al sen baba oldun demek değil anlatmak istediğim. Kime sorsanız bu durumda bir anormallik arar. Bu biraz daha öpüşürken gözlerinizi kapatmanız gibi. Sizi bilmem ama benim için çok kutsal. Dudaklarının sıcaklığını hissetmek ve kendini ona teslim etmek. Bebek yapmakta böyle bir şey olsa gerek. Tabi planlı bir evlilik doğrultusunda yapılması her zaman en iyi sonuçların alınabileceği düşünülen bir yöntemdir. Neden kimse anarşist bir adamla evlilik planı yapmak istemezin cevabıda bu aslında. Sabah dokuz akşam altı çalışılan bir işte her zaman daha mı mutlu olur insan. Yoksa bu sadece üstünden riski atmak mıdır? Kadınlar neden benim için buna bile katlanabiliyor demeyi seçmektense, yanında aç olma ihtimalini kab