Uzay Boşluğu 2. Gün

    Aslında zaman kavramının pek varlığı hissedilmiyor. Oturup başına yazdığım kadar sayılabiliyor günler. Dünyada durum nasıldır bilinmez. Ben uyuyup uyandıkça ve yazdığım kadar takip edebiliyorum zamanı. Eğitimlerimiz sırasında sıkıcı derslerin arasında karıştırdığım telefon ile edindiğim bir kaç bilgiden birisi de sesin uzay boşluğunda asla kaybolmadığıdır. Hz düşürerek devam ediyor ama asla kaybolmuyor. Yani diyeceğim o ki buradan bağırsamda dünyaya bir şekilde sesimi ulaştırabilirim ama ne zaman ve kaç hertz ulaşır, anlaşılır mı, anlaşılmaz mı bilmiyorum.
     Oksijen tankının uzun bir süre bitmecek olması buradaki sevindirici tek gerçeklik olsada buruk olduğuda bir o kadar aşikardır. Yine o sıkıcı derslerin birisinde edindiğim başka bir değerli bilgide hangi durumda olursan ol pozitif düşünmek, sonucu bilinmeyen her olayın en iyi bekleme yoludur. Uzayda tek başına kalsan bile camdaki kendi yansımana karşı bir tebessüm bırakmak zorundasın. Onun oradaki varlığından sorumlu olan sensin çünkü. Hem baktığında sana karşı gülümseyen birisinin olması iyidir. Bu uzay boşluğunda bir cam şişenin içerisine konulup atılacak notları bulacak olan. umarım kağıdı içerisinden çıkarmak için camı kırmamışsındır. Çünkü içerisindeki oksijen buradaki son dakikalarda taşıdığı hayati öneminin farkında olunarak bırakıldı...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo