Kayıtlar

Ağustos, 2016 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Başarı

Başar. Nasıl olursa olsun başar. Gerisi önemli değil, değil mi? Toplumdaki statünü kazanmak için o başarıyı yakalaman lazım diyorlar. Şahsen ben bu şekilde bakmıyorum olaya başarısız bir yazar olarak sıfatlandırmak benim için daha ideal. Özellikle bazı zamanlar kendimi yazar olarak bile nitelendirmiyorum. Ee sen ne iş yapıyorsun sorusunun cevabı e hiiç öyle felan gibi oluyor. Oysaki bir belediyenin ikincisini düzenlediği bir yarışmadan birincilik almak gibi bir özelliğim olsaydı belkide bu kendiliğinden reklamını yaparak insanlar arasında bir algı oluşuracak ve he o mu yazar o ya felan diye geçecekti. Genelde "insanların psikolojileri ve ilişkileri arasında bir şeyler yazmak için önce kendi psikolojisini ve ilişkilerini düzenlemesi gerek" kısmını es geçerek bilmediğim onca şeyi yazmam benim en büyük aptallığım ayrıca. Kendi yakın arkadaşlık ilişkileri içerisinde bile bir çok şeyi görmeyen bir aptalın aptallığı. Ya hani o kadarda çok kendime yüklenmemem gerek felan gibi cümle

mabet

Kelimeler siz anlam yüklediğiniz kadar yaşar. İyi anlam yüklerseniz iyi düşünebildiğiniz kadar, kötü anlam yüklerseniz kötü düşünebildiğiniz kadar yaşar. Ben artık çok bir şey düşünmüyorum kelimeler hakkında. HEr biri bir ok gibi sürekli bedeninize saplanan kelimelerin illaki birisi sizi öldürecek. Önemli olan kimin öldürdüğü sadece.  Bedeninizi bir toprağa gömüp yeni sizler büyütebilecek birisi ise. Ki o sizin yanınızda olmasa bile. Sorun değil. Bırakın öldürsün. Kaç kere öldürebilir ki? İllaki bir gün sırtını dönüp uzanmış cesedinize bakmadan merdivenlerden aşağı inip kapıyı  kilitlemeden gidecek. Cansız bedeniniz yerde yatarken bir umutla ilk yardım yapmasını beklersiniz cellatınızdan. Oysaki o bir kez daha öldürür sizi. Sonra bir kez daha. Sonra bir kez daha. Sonra bir kez daha. En sonunda öldürmekten vaz geçer umudu ile beklemek de acıdır. Ne gider sizden nede siz uzaklaşabilirsiniz ordan. Kelimler zehirlidir derler ama o zehir düşüncelerdedir. Kelimelerin içerisine enjekte eder z

Bekleme'k

Resim
Taksiye binip bugün beni en yakın uzay istasyonuna bırak dedim. Anlamadı adam ilk başta. Kafasındaki soru işaretlerini gidermek için anlatttım durumu, uzaydan bir sinyal aldığımı ve en çabuk şekilde ulaşmam gerektiğini söyledim. ( Bu arada ben biraz kendimden bahsedeyim size. Bugün bu şarkıya takıldım ve şarkılara takıldığım zaman sayfayı açıp biraz kendimden, biraz metabolizmalardan, birazda hayal dünyasından çalarak bir şeyler yazmaya çalışırım. Sizde bu şarkıyı dinlerken okuyabilirsiniz. ) Deli sandı adam ilk başta beni. Sonra ben, onu benim akıllı olduğuma inandırdım ve üstüne biraz hayat zorluklarından bahsettim. Kafa salladı sürekli. Bu arada yoldayız ve gidiyoruz ha. Taksi metre açık. Geldik dedim adama. İşte bak burası. Karışmak mı istemedi yada kurtulmak mı istedi anlamadım ama indirdi beni. İndiğim yerden bir kaç metre uzaklıktaki çimenlik alana gidip gök yüzüne doğru bakarak gelen sinyali beklemeye başladım. Kimseler yoktu. Düşünmekten yorulmuş bir şekilde sadece gelen si

Akıl Hastanesinin Not Defterinden...

Akıl hastanesinin not defterinde birbirine yapışarak gizli kalmış bir sayfa buldu doktor. Hastaneden ayrılalı uzun zaman geçmiş bir hastasının not defterinde yazan bu gizli sayfaları bütün doktorlara okumaya başladı. Şöyle yazıyordu;                  " Ben onu dinlemedim, oda beni anlamadı. Ben onu anlamam için nasıl anlatması gerektiği anlatırken, o bana kendi anladığı şekilde anlattı herşeyi. Oysaki biz uzun zamandır sevmiştik birbirimizi. Ben bir kalemdim oda bir kalem traş. Çok seviyordu ve her hali ile ince ince güzel güzel yazılmasını istiyordu ama ben biteceğini söyledikçe o yazının güzelliğine kapıldı. İncelen kalem olarak durup düşündüğümde bu yaptığında ne kadar haklı olduğunu anlayamadım. Siz bilemezsiniz kalemin ucu ne kadar biterse tekrar açmak için o kadar çok harcarsınız kaleminizden. Bunu bir kalem olarak bende yeni anladım. O ise, anlaşamadığımız zamanlarda o göz yaşları ile paslandırdı kendisini." doktor kafasını kaldırıp yarım bıraktığı notun arasında

Çıplak

İstediğiniz kadar elbiseleriniz ile örtün kendinizi. Ruhlar çıplaktır.  Özgürdür. Bu dünyadan değildir onlar. Düşüncelere yada maddelere tutsak olmazlar. Ararlar ve kendi eşini buldukları zaman bırakmazlar. Kelimeler ile anlaşmazlar. Kavga etmezler. Küsüp birbirlerine sırtlarını dönmezler. Yaşa bakmazlar. Her zaman genç, her zaman yaşlıdır. Hırsı yoktur. Sadece hisleri vardır. Üzülür, sevinir. İlişkiler bitse bile onlar için bitmezse ölümsüzleşirler.  

Kötü Zaman

          Zaman. Öyle her zaman akan ama kimi zaman dokunabildiğiniz bir şey. Elinizde olmadan çevrenizde gezen herşey, size ufak tefek dokunuşlar yaprak bir yere doğru iter. Seçimleri yapan sizsinizdir tabi ki ama sadece sizin seçimleriniz ile dönmüyor bu dünya. Başka insanlarında seçimleride var. Aynı yerden hareket eden bir noktanın çizgiye dönüştüğü zamanlarda, aynı oranda paralel gitmiyor her zaman düşünceler. Sizin istekleriniz her ne kadar tek düze olsada birlikte hareket ettiğiniz insanların istekleri istemesenizde değişiyor. Kötü bir şey değil. Markette çocuk şeker isterken annesinin neden o şekeri almadığını düşünmez çocuk. Ağlar sadece. İstediği şekerdir ama alış veriş için gidilen markette o şeker nedense hiç mi hiç alınmaz. Neden. Çünkü zamanlama kötü. Kim bilir aklında neler var. Tabi birde yağmur dindikten sonra şemsiyeler hep bir yerlerde unutulur. Geçmişi, sadece eline geçecek olan koza bakmak için kullanır insan. Eskilerde kalan hatıraları tebrik için bakılmaz geçmiş