Uzay Boşluğu 1. Gün

   Sevgili günlük, yada uzayda dünya ile bağlantısı kopmuş bir astronotun not defteri. Her kim olursan ol mürekkep üstünde aynı şekilde dağılıyor. Bu yüzden sıfatlandırmaktan vaz geçiyorum seni. Sonuçta bende senin için üstünde dağılan mürekkebim. Sanırım herşeyi baştan anlatmam lazım. Merhaba ben Demir. Görev sırasında güneş panellerinin arızalanması sonucu kesilen elektrik ile radyo frekansımız kapandı. Ortalama tamir süresi dört gün. Yörüngeden çıkmam ise an meselesi. Uzayın boşluğunda kaybolmak, aslında başka bir dünya bulma umudu ile sentezlenince kurulabilen tek hayal yada kafa meşgul edici düşüncelerden hayata bağlayan tek şey. Kim bilir. Belki geçerlilik taşır. Bugün birinci gün. Her gün uyumadan önce bu notu bırakmayı kendime bir zaman çizelgesi oluşturması için yapıcam. Çünkü burada gün ve gece kavramı biraz farklı. Hiç batmayan bir güneşi izlemek sahilde batan güneşi izlemekten çok farklı. Yanan ateş yada akıp giden su. Bir yok oluş yada bir bitişi izlemek her zaman daha cazip gelir nedense. Oysaki güneşinde üstüne bakınca hepsinin tek bir tarafa doğru hareket ettiğini görebiliyorsun. Ne akıp giden su, nede yanıp sönen ateş. Her ne kadar kendi ekseni etrafında hareket etsede, asıl çekim enerjisine kapıldığı kütleden kopamadan hareket ediyor. 

   İçimizde hiç fark etmediğimiz şeyler bazen o kadar hızlı büyüyorki bir bakmışsınız bir çıkış yolu aramaya başlamış içinizdeki karanlıktan. Sanırım evren ve insanın çözümlenemeyecek en büyük sorunu bu. Ademin istediği şeyde sadece basit bir elmamıydı yani. Yoksa bilinmeyeni keşfetmek mi? Evrenin sınırına dayansak bir adım daha atarız biz insanoğlu. Bu aslında kendiliğinden iç içe geçmiş bir durum. İnsanda da bu aynı durum söz konusu değil mi? Kendinizden örnek vermek isterseniz sanırım çok düşünmeden aklınıza bir şeyler gelir. Keşfetmek istediğiniz hep bir şeyler olmuştur illaki.             
   Herşeyden önce aslında ilk keşfe çıkmamız gereken yer kendi iç dünyamız. İllaki yola bir şekilde çıkılır. Ama vardığınız yerde nasıl bir siz sonuçları izleyecek, nasıl bir iz bırakacak geride orası biraz meçhul. Aydınlanmak veya aydınlatmak zaten hep süre gelen bir durum. Ying yang gibi. Siyahı beyaz, beyazı siyah aydınlatır her zaman. Güneşin doğuşunu izlemek için karanlıklar içerisinde beklenilmelimi yoksa her zaman karşınızda bütün heybeti ile dururken başkalarını aydınlatmak için aydınlatılmalısınız durmadan. Bu bir inanç meselesi. Neye olduğu da önemli değil. Kimisi aşka inanır, kimisi zamana, kimisi bir tanrıya, kimisi de karanlığa... Okurken yazmadğımı düşündüğünüz şeyde belki sizin inancınızdır. Hepsinin bir güneşi var. Tabi birde ne olursa olsun aydınlatıldığımız kadarını aydınlatmamız gibi bir durum söz konusu. Önemli olan ışığı nereden aldığımız ve nereye yansıttığımız. Nereden aldığımıza karışamıyoruz bazen ama yansıtmak istediğimiz izi seçtikten sonra nereden almamız gerektiğini biliyoruz. 

      Uzay boşluğunda dünyasından bağımsız ve kafası dolu bir adamdan...


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo