RÜZGARIN RENKLERİ

             Rüzgar, tatlı tatlı esiyor, akşamın ılıklığını tenime sürüyordu. Sesini dinlemeye başladım oturup balkonda. Neden sonra yetmedi sadece duymak ve görmek istedim onu. Miskinliğimden sıyrılıp tuvalimi aldım bir koşu. Boyalarım fırçam ve paletimle birlikte çıktım balkona. Bolca mavi sıktım paletimin en büyük oyuğuna. Fırçamı buladım sonra bir güzel o teskin edici huzura. Yakaladı sonra bileğimi rüzgar tüm uğultusuyla ve sallamaya başladı. Elim sallandıkça mavi damlıyordu yere. Her damla başka bir uzuv oluyor bir cüce doğuyordu dökük cumbamda. Cüceye dil oldu düşen son damla. Merakla bekledim acaba konuşur mu diye. Rüzgarın geldiği yöne bakıyordu sadece. Onu alıp tuvalime koymak istedim, gelmedi “Rüzgardan başkasına gitmem” dedi. Büyüleyici sadakatine rağmen duygusuz gibiydi. Balkonun ucuna gidip uğultuyu dinlemeye koyuldu tüm donukluğuyla. Boya kutuma uzandı elim “ O gelmezse yenisini var ederim.” Hangi rengi alacaktım bilemedim önce. Sarıya uzandım ve sıkmaya başladım yavaşça. Karşımda bir cüce daha. Öncekinin aksine neşeliydi bu seferki. Dili damlar damlamaz yüzüne şarkı söylemeye başladı güzel sesiyle. Daha önce hiç duymamıştım bu şarkıyı. Sordum “ Kimin bestesidir bu?” diye. “Benim” dedi. Onu alıp koymak istedim resmime. Gelmek istemedi. Duramazmış sus pus bir tuvalde. Maviye döndüm yüzümü, rüzgardaydı onun gözü. Sarı, rüzgarın uğultusuna uymuş söylerken şarkısını, kapattım gözümü ve daldırdım elimi boya kutusuna. Baktığımda siyah duruyordu avucumda. Korktum önce ama açtım yine de kapağını, sıktım onu da damla damla. Ölümü beklerken ben zıp zıp zıplayan bir cüce doğdu elimden. O ciddi görüntüsüne rağmen bir saniye yerinde duramayan hali güldürdü beni. Kim bilir belki de bundan mutluluk diyordu çekik gözlüler siyaha. Onu yakalamakla uğraşmak yerine, yeni bir tüp aldım elime. “Kırmızı”. İlk damlasında daha şehveti duydum burnumda. Kan kokusu doldu sonra cumbama. Sarı, savaş şarkısı yapmaya başladı, siyah sinip bir köşeye mateme gömdü kendini. Kırmızı, bakmadan yüzüme, koştu siyahın asaletine. Mavi, hala rüzgarın seyrinde. Benimse beyaz tüp elimde. İlk damlasında sarı yerleşti tuvalime en heyecanlı bestesiyle, sonra kırmızı gitti sarının sesinin peşine. Siyah asaletiyle eşlik etti onlara. Son olarak da rüzgar itti maviyi diğerlerinin arasına. Bir gelin belirdi resimde kefeniyle. Beyaz, tüm cüceleri içine almıştı masumiyetiyle ve kefene sarmıştı ölüm meleğiyle. Siyah cüce, kanadına kondu Azrail’in. Minik elini uzattı bana. Ve tutmasıyla parmağımdan, tırnak oldum, düşüverdim yuvamdan…


                                                                                                                Yelda Arıtaş

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo