Regresyon

      Regresyon. Son zamanlarda yaşadığım bütün bu badirelerin tıptaki genel adıymış. Doktorun telkin amaçlı söylediği bu kelimenin dudaklarından çıkması iki saniye bile sürmedi. Benim yedi yıllık geçmişimin depresif ve toprak altı yaşantımın tek sebebi buymuş. İşin güzel tarafı kendimi biraz olsun iyi hissettim. Hayatımda ki bütün insanların benim hayatım üstünden, kendi yaşantılarının günü birlik eğlencelerini benim üstümden sağladığını sanmam sadece hastalığın vermiş olduğu bir yanlış algılama imiş. Kız arkadaşlarımın durumdan haberi olduğu zaman yüzlerindeki ifadeyi fotoğraflamak isterdim. Özellikle hayatımın odak noktasına yerleştirdiklerimin. Onların bu hastalıkla bi alakası yok diyecek kadar dürüst olmak isterdim artık ama dürüstlükte bu hastalığın bir parçası sanırım. O yüzden o ve onun türevleri olan duyguları artık kullanmıyorum.
     Doktorumun tedavi sürecine başlamadan önce cinselliğin hayatın bir parçası olduğu benimle yatarak kanıtlaması çok onur verici bir davranıştı. Bütün bu olaylar yaşanırken de bunun hayatım boyunca sadece bir kere olacağını ve keyfini çıkarmam gerektiğini söylerken eşsiz bir film anlatıcısı gibiydi. Biraz utangaç ve halsiz geçen çay sigara keyfimde doktorun vazifesini yerine getirmiş bir görev kadını nidalarını anlamlandıramıyordum. Hayatın pause tuşuna basıp yine düşüncelere daldığımda içimdeki bu iktidar gücünün keyfini çıkarmak paha biçilemez. Sadece bir müzik türü olarak karıştırabileceğim kadar uzak kalmak istediğim hastalığın belirtilerinden kaçıp hayatı yeniden başlattım. Doktorun söylemleri aklıma takıldıkça benden bir tester ürünü gibi bahsetmelerinin intikamı olarak içimdeki bu gücün yapabilecekleri ile Cuma sabahı saat 9:30'a beni bir daha bulamayacağı bir otelde randevulaştık. Resepsiyonda ki elemana o halinin bir fotoğrafını çekmesini istedim ama sanırım kadınların garip ruh hallerinde olmayacak kişilere vermelerinin bir iz düşümünü yaşıyorlardı. 400 dolar karşılığında bile fotoğraf elime geçmedi. Gerçi o para ile filmini bile çektirirdim ama neyse. Hayat keyfi çıkarılabilir bir hale gelmişti. Bütün herkesi davet ettiğim doğum günü partimde eski kız arkadaşlarımı ve onların hayallerimi süsleyen yakın arkadaşlarını görmek yüzümdeki gülümsemenin bir parçasıydı. Partinin gerçekleştiği mekanın mutfak kısmındaki kullanılmayan bölümün artık benim sayemde daha da bir anlamlı olması, insanların orada tatlı hatıralarının kalması mekan için de paha biçilemez bir reklam kampanyasıydı bence.
       Bütün yaşananlar kopmuş bir film şeridi gibi hızla akarken birisi sadece benim yapabileceğim şeyi yaptı. Hayatın pause tuşuna bastı. Bütün olayları bir baloncuk içerinde gündelik hayat devam ederken izlemeye daldım. Çıkıp tekrar başlatmak istemem için önce balonu patlatacak kadar da mantıklı düşünüyordum artık. Bir müzik türüne benzeyen hastalığın geri dönüşümüydü bu? Yoksa hayatın bir gerçeği miydi? Düğmeye basan ben değildim. Ayrıca bu balon şovu da bana ait değil. Ben bu kadar orjinal fikirlere sabitleyemiyorum kendimi. Biz insan oğlu acaba doğanın önündeki bir l harfimiyiz? Düz bir şekilde önünü kesen. Şahsen elimde şu anda bir B veya C harfi olmasını isterdim. Balonu patlattıktan sonra yay veya paraşüt olarak kullanabilirdim. Bir şeyin farkına vardım. Artık zor durumlarda gerilemiyor ve olması gerektiği gibi davranıyordum. Balonu patlatmak yerine sabredip nereye kadar içindeki havada kendimi zehirleyebileceği mi   görmeyi bekliyorum. Ayrıca beni balonun içine sokan kişinin de ne planladığını da...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Turist Ömer

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo