Taksim'e Uyanmak

Sabah.

Kendi yatağımda değilim. Rengarenk çarşafların aksine bembeyaz çarşaflar ve kocaman bir pencere.

“Neredeyim?” demeden hatırlıyorum. İçime çektiğim nefesten…

Hayatımda ilk defa Taksim’e uyanıyorum.

Arka sokaklarının zilli kahkahasına bürünen, sabahlarının fes takarcasına maskesini çıkarttığı, dünden kalanların terk-i viran eylediği ve şu anda güneşe, kocaman penceresini sarmalayan, dolayan parmaklıkların arasından baktığım bir yer. Taksim. Beyoğlu.

Olmadan, var olmadan yazamıyorum.

Varım.

Beyaz çarşaflar, deri pantolon, temiz duvarlar, simit kokusu ve yerlerdeki kıyafetler…

Cıvıl cıvıl; insanı adeta içine soluyan bu yerden bir an önce gitmeliyim.

Güneşin tenimi acıttığı, üzerimdekilerden dolayı gözlerin bedenimi delip geçtiği sokaklar.

Ben buralardan gittiğimde buralarda var oldum.

Ayakkabılarımın topukları delik deşik yollarla savaşıyor.

Ayakta kalabilmek…

Hallerim uyuşturucu komasına girmek üzere olan bir orospu, ceketimi çıkartsam tam bir sokak fahişesi…

Güneş batmadan, ben buraya ait olmadan gitmeliyim.

Bu gece kendimle sevişmeye tahammülüm yok.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo