Tyler
Açıyorsun gözlerini. İşte yeni bir sabah. Yeni bir "o gün". Hep yaşadığın, sanki içine tıkıldığın o gün. Doğruluyorsun yavaş yavaş, yeni bir o güne. Belki kapalı, belki açık, kayıyor gözlerin pencereye. Orda görmeyi umduğun şey güneş. Her zaman ki gibi; bir şekilde orada işte.
Belki çaldı saatin, belki sen de niye olduğunu bilmeden uyananlardansın. Önemi yok. Çünkü bugün; herkes gibi senin de günün. Usul usul dahil oluyorsun sen de. İtiraz yok. Belki bir kahvaltı etmelisin; sağlam kafa, sağlam vücutta bilirsin.
Herkesin yapması gerekeni vardır. Pekçoğunun yaşam sebebi bile buna dayanır. Senin de var biliyorum. Soru kalıplarımızı kaybedeli çok oldu biliyorum. Uğursuz bir gölge gibi aslından uzaklaştıkça yalnızlaşan çehremizi, bazen seyyar bir tezgahta, bazen içini göremediğimiz plazalarda unutmak zorunda kaldığımızı bildiğim gibi...
...ve bitince mesain biliyorsun; vakit hücreye dönme vakti. Ama bugün bir değişiklik yapıyor ve yol üzerindeki sinemaya uğrayıp bir filmi izliyorsun. Sen bu filmi daha önce görmüştün. Biz hepimiz bu filmi gördük hatta. Şimdi bir şeyler dilinin ucunda işte. En az Brus Veyn kadar dünyayı değiştirme şansın vardı, ve sen ancak bu olabildin. Biz hepimiz bu olabildik. Biz hepimiz yarına farklı uyanmaya karar vermiştik; ama içimizden bir Tyler Durden seçememiştik.
Vardığında eve, yolda saçlarını savuran rüzgarın sana verdiği yetkiyle; şimdi omuzların daha dik. Biliyorsun ki; bugün ilk günü; hava aydınlanınca değiştireceğin dünyanın. Belki açıyorsun buzdolabını, belki sana da yarıyor ne yesen. Belkiler gölgelerle dans ederken, hepimiz bacak aramızda seviyoruz yorganı. Hepimiz bilmesek de anlamını, yine de eciş bücüş; görüyoruz rüyamızı. Uyandığında sen, yatağın dayalı olmasaydı duvara; bir günde sağından kalkabilseydin, ben pazar gününe denk gelmeseydim ve kalanlar uyuyakalmış olmasaydı, bambaşka olacaktı her şey. Şimdilik ikinci bir emre kadar, herkes yapması gerekenin başına.
Yorumlar