LuNaPaRk'ıMın HaYaTı !!!!


 Adım nerden gelir diye düşünenlerden oldunuz mu hiç.. Ben oldum... adım anlamım...rumuzum yaşam şeklim...yaşadıklarım inanışlarım oldu hep..Işıl ışıldım hep, hayallerim kadar, sözlerim kadar sevgilerim, sevilmişliklerim gerçekleşmese de beklediğim umutlarım kadar... Küçük bir parlakken  hafta sonları zorla götürüldüğüm Lunaparklar kadar...

  Belki de bir kamyona yüklenen eşyalarımızla birlikte, çocukluğumun ve ergenliğe geçişimin tüm hatıralarını yaşayacağım şehre tayin olmuş bir memur çocuğu olmakla 1-0 eksik başlamıştım hayata...ya da önde ..

  Gözyaşlarıyla ayrıldığım İstanbul'a 8 yıl sonra dönüşümde tayinimin şehrinden de ıslak gözler ve yaşanmışlıklarla dolu bir yürekle döneceğimi kestiremezdi o zamanki aklım... Döndüğümde gördüğüm şuydu : bir kez koptun mu bir yerden geri dönüşte çok şey değişiyor, çok şey yok şey oluyor...Tıpkı kovulduğunuz ya da vazgeçtiğinizi sandığınız bir kalbin kapısından o ve ya bu nedenle tekrar girdiğinizde eski ritminden eser kalmadığına tanık olmak kadar şaşırtıcı ve bariz bir son bu...

  İlk sevdamı, ilk öğretmenimi, ilk can dostumu, ilk yaşama sevincimi ve ölüm tehlikemi yaşadığım, ilk günlüğümü tuttuğum, bir çocukluğa ait ne yaşanması lazım geliyorsa yaşadığım şehre bir deprem senesinde yaptığım ziyaretimde tanık olduğum yine buydu... Oysa sadece 6 yıl  geçmişti... Senelerce oturduğumuz terzi Ahmet amcanın dükkanının üst katındaki Merve tuhafiye vitrini manazarlı evimizi gördüğümde ilk aklıma gelen İstanbul'a dönüş için eşyalarımız yüklenirken balkondan buruk buruk bakışım oldu....Yine bir veda... Çocukluğuma, can dostum Eda'ya, ilk aşkım Mehmet'e ,ilk sakız çaldığım İdeal market'e , gecelerce yürüyüşler yaptığımız meşhur Çamlık caddesine, altında ip atladığımız İncir ağacına ve Karakolun bahçesindeki  Çınar altı çardağına bir veda...İçim kanaya kanaya...Her zaman parlak görünüşüyle insanları kandıran bir Lunaparktaki dönme dolabın en üstünde elektrikler kesiliş gibi bir korku ve ümitsizlik, belki de heyecan kaplardı içimi her vedada...

   Hiç sevmeyişimin nedeni küçükken belki de  o şaşalı ortamın çığlıkları ve kahkahaları arasında hep yitik bir şeyler hissedişimdi..Kim bilir... Belki de hep o çekindiğim Lunapark dan farksız dı Işıl Işıl görünen hayatım.. Her başlangıç hız treni  kadar sakin, korkusuz, heyecanlı ve birden hızlanır şekildeyken aniden girdiğim korku tüneli ile kararırdı her yer, bir umut eli çekip alır beni ve zincirli uçan salıncaklara oturturdu,,,başlarda iyi geldiğini düşündüğüm o umudun bir süre sonra başımdan çok midemi bulandırır hali kaçınılmaz sonken, bir atlı karınca stabilliği ile dinginleşen acıların ardından bir balerinin eteği ile tekrardan dönmek hayata çok keyif verici olurdu şüphesiz...Taaaa ki amansız bir alaboranın herşeyi yeniden altüst etmek için verdiği amansız mücadeleye direnmeye başlayıncaya kadar...Nitekim en sonunda bir dönme dolabın aldığı yere bırakışı kadar manasız ve aynılıkların kol gezdiği kürkçü dükkanı yine benim hayatım olur... Tüm bunlardan sebep belki de  hayran hayran bakmayı uzaktan yeğlediğim içine girince saklanacak yer aradığım Lunaparklara olan ezeli kaçışlarım...

                                                               

   Bazen de düşünürüm ki  bir bilet kadar ucuzdur hayat...Ve varsa cepte bir kaç jeton parası kendi irademizle seçip, pişmanlığını ki varsa şayet isyanlarla süsleyerek tiksindiğimiz kadar basit bazen hayat işte...

    Ve bazen ''bugün herşeye yeniden başlama vakti derim'' alırım elime bir pamuk şekeri bu koca yaşımda üşenmeden inerim bostancı Lunaparkı'na...Herşey değişir derim ya bir orası değişmeyen neredeyse çocukluğumdan bu yana... Aynı korku ve , ve kaçma arzusu içimde çünkü hala.. Yine de giderim salına salına yeniden başlamak adına hayata...


                                                                                                 Loca

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.