Akıl hastanesinin hatıra defterinden | 4

Gitmek için ilk yapmanız gereken şey nedir? Nereye gitmeninz gerektiğine karar vermek mi? Yoksa gitmek için kendinize nedenler bulmak mı? Gidilecek yer için mi neden bulunmalı, yoksa gitmeniz için itmeli sizi bulunduğunuz yer. Sabit kalmaya çalıştığınız yerin kurmaya çalıştığınız düzenini yıkmak için geçmişinizden hep takip eden bir karartı olmak zorunda mıdır? Kurtulamaz mı insan karanlıkların ışıksız zamanlarından. Işığı elinde taşıyanın yüzü neden görünmemek zorundadır? Hemen arkasında bir ışık taşıyan kimse ile karşılamaz mı insan? Yüzünü görmek için illa ışığı mı söndürmemiz gerek? Yada tam olarak ne aradığımızı mı bilmeliyiz önce. Işığı getirene bir teşekkürü beyaz perdenin arkasında mı söylemeliyiz? Anlam bütünlüğü böylemi sağlanıyor? Var olan bir sistemin içinde yer alan ve hiç bir zaman geçilmez denilen kuralların kıyı şeritlerinde mi dolaşmalıyız. Yeni bir dünya kurmak bu kadar zor mu? Tabuları yıkıp bütün gerçekleri kabullenemez mi insan oğlu. Neleri kabullenemediğinden çok neleri kabullenebileceğini yazsak durum daha basit olur. Olmaması gereken şeyler sürekli söylenirken, yapılması gerekenler diye belirttikleri hep görerek öğrenilmek zorunda kalıyor. Bu durumda insanlığın var olduğu zamandan beri en büyük sıkıntısı ortaya çıkıyor. Hor görme. Yanlış yaptın. Olmaması gereken bir şey yaptın. Bakın, ibret alın ve siz yapmayın. Kızıl derili dediğimiz olgunlaşmış insanların mantığını anlamak yerine onları başlayacak olan sistemin kurulduğu topraklardan kovarken başladı herşey. Gitgide de büyüyor her gün. Yakında tek bir dünya devleti, tek bir dil, tek bir yönetim hepimizi ayın yanına kurdukları uzay üssünden yöneticek. Geliştirilmekte olan biyolojik çip ilede bizi istedikleri zaman kapatacaklar. Zeigest kökenli bir fikir. Evet biraz sürrealist yaklaşım ama insan oğlu koyun gibi güdülme ihtiyacını istemeye devam ederse bu pek de zor olmayacak gibi. Herşeyin sistemli düzenli ve rahat olmasını istemek jetgiller çizgi filminin düşkünlüğü değil mi? Kendimizi tam olarak tanımadan, insanlığı tam olarak algılamadan önce huzurun eşiğinden geçmek istemenin sebebi nedir? Neye hizmet ettiğimizin farkında mısınız? Neden yaşadığımızın? İnsan oğlunun dünyaya neden gönderildiğini anlayabildiniz mi hiç? Tanrı bizi belirli bir zamana gelene kadar dünyanın sistemini devam ettirmemizi istediği için mi gönderdi? Sanmıyorum. Babanın oğluna verdiği, karşılıksız bir harçlık gibi düşünün bunu. İsterseniz kendi başınıza harcayın, isterseniz aileniz için bir harcamada kullanın. Kardeşleriniz ile sinemaya gitmek yada ev için bir eşya almak gibi. Gitmek için gerçekleşmesi gereken rütiel nedir? Işığı takip etmek mi arkasında ki görmeden. Taşıyanı tanıyamadığımız bir ışık bizi yine bizim olduğumuz yere götürmez mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo