Instagram, Mobil Fotoğrafçılık ve Bir İstanbul Masalı
Kanın kana susadığı denizlerde dalgalanan yalnız ama yüreği büyük bir ada varmış. Adanın üzerine melekler doğarmış her sabah.
Bu melekler bir yakut yeşili denizin üzerinde dalgalanan bir kulede yaşar, renkler için savaşırlarmış.
Martıya dönüşürmüş melekler bazen. Vapurların etrafında dolanıp ‘onlar’a ihtiyaç duyulduğunu hissettirirlermiş.
Onların adasında sadece kediler ve martılar ve bir tane karga kalmıştı. “Özgür kuş” değilmiş artık martı. Kimse onun yerinde olmak istemiyormuş. Hiçbir ada sakininden farkı kalmamıştı çünkü…
Güneşli günlerde, İstanbul adlı adanın sakinleri ruhlarını boyunlarına tasma takarcasına dolaştırmaya çıkarlarmış.
Güneşsiz günlerde, ayı yüreklerine bağlayıp kapsülleşmiş hayatlarını yaşarlarmış.
Umutsuzluk tek ibadetleriymiş.
Umutsuzluğun yedi rengi arasında sıkışıp kaldıklarındanmış adanın onlara rengarenk görünmesi.
Ay doğarmış günlere. Kendi fizik kuralları ve de bu kurallara karşı koyan bir köprüsü varmış. Hiç bir oluşumla bağlantı kurmayan, bayrak gibi dalgalanan bir köprü.
“Ama onların hikayesini hiç kimse bilmeyecek mi?” diye haykırdı küçük kız. Aslında gezegende tek olan adada, “gitmek” hissini yaşamak için biniyorlamış vapurlara.
Onları tutan tek şey ufuktaki bariyerlemiş.
Onların hikayesini hiç kimse bilmeyecek...
Instagram: @gseymas
Not: Yukarıdaki fotoğrafların hepsi bana aittir.
Yorumlar