KÖKÜ ÇIKMIŞ AŞK


Seni hain gövdesi küçük, gölgesi büyük Çınar. Ne fırtınalar, ne kocamış seneler, ne kahkahalar, ne kavgacıklar, ne haddinden fazla sevmişlikler geldi geçti ve zerre kadar kökünü kımıldatamadı da bir tohumu bozuğun dallarından birinde yeşerme çabası mı kopardı, fırlattı seni ayaklarımın artık değmeye tövbe ettiği topraklara...

  Olmazdı gittiğin mevsimde ne bağ bozumu, ne mısır koçanlarının toplanışı, ne yağmur, ne kar, ne fırtına ne rüzgar... O mevsim ki hiç kabul göremedi yüreğimin iklimlerinde. Bir çınarın ömrünü de kalmışlığını da yaşamışlığını da iyi bilirim de böylesine sahte gölgesiyle serinletmiş, batık yapraklarıyla gülümsetmiş, sağlam gibi duran gövdesine yaslanışta en portatif ekilmiş tohumun resmi olmuş bir çınarı sende öğrendim.
  Koptun topraklarımdan, koparıldın ya da fark etmez adı her neyse. Öz suyumun dallarına can verişiyle yetinmedin de ne oldu de hele. Sen ki küçük gövdeli, koca gölgeli çınarım... Bir gittin öyle derin bir boşluk kaldı ki yerinde. Ne ben hatıralarını sonsuzluğa uğurlamak adına topraklar attım üstüne, ne bir taş koydum adının geliş ve gidiş tarihleriyle yazılı olduğu. Ne çürüdün, ne yeşerdin. Gün geldi kıyamadım da gözyaşı akıttım belli belirsiz, nemini muhafaza etmek uğruna. Öyle asil damladı ki incilerim sen ne kurudun ne çamurlaştın. Ne güzel dururdun halbuki müstakil gönlümün bahçesinde. Ne gerek vardı bataklıkta açmış bir dikenin gölgesi olmak için çabalamaya de hele.
   Sen gittin ya çok zoruma gitti. Ancak konu komşunun, eşin dostun çevre bahçelerden bulduğu çınar hariç her fidanı senin çukurunda hayata karıştırmak istemesiydi en çok zoruma giden. Leş kargaları gibi köklerini sarmaya çalıştılar yüreğime. Öyle sahipsiz öyle yalnız gördüler ki beni; boş sandıkları çukurda göremediler senden kalanları ve benim hiç bir tohumu oraya ektirmeyeceğimi. Bir babanın varlığı kadar Çınar'dın sen başımda. Çok zoruma gitti beni "Ladinlere, Kavaklara, Söğütlere emanet ettin "deyişin namuslu kaldığı toprak toprak serişin ekilsinler diye. Ne sandın sen de hele. Her tohumu büyütseydik sen böyle bir Çınar olarak var olabilir miydin.

  Sen küçük Çınar. Senin hiç zoruna gitmedi mi bu endamına yakışmaz gidişin. Vardığın bataklık, bir kaç yataklık günahlar zoruna gitmedi mi de bana. Yok değil mi? Ne dalın incindi, ne köklerin ezildi, ne adın değişti, ne gövdende var oluşum umurunda oldu ne de ben de büyümüşlüğün. Ne denir ki?

  Sele bile teslim olmamış toprak, bir bozguna kök vermiş Çınar'ı nasıl tutsun ki? Neden tutsun? Toprağın bitmez bereketi tohum nankörse ne yapsın? Ne ekilsin ki bağrı yanmış bu toprağa ne biçilsin? Serde topraktan gelmişlik var, serde insanlık, serde hatır var, serde sevda. Sırf  bundandır direnişim sana. Sırf bundandır ihanet ekişlere inat sadakat hayatlara serilişim. Sırf sana inat Çınarsız bir bahara da gülümseyişim.


                                                                            LOCA...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo