MOR KADININ KARA SEVDASI



   Tadı damakta kalmış bir kaderin arka adımını ön adımının yanında birleştirdiğim bir beden dili ve ruh halindeyim. Ben yine bir şarkının sana ait kısmında replay,replay ve replay modunda. Bazen kapatıyorum bu tür şarkılar çıktığında müzik kanalını. Bazen özellikle acımak istiyor canım. İkimizin oluşturduğu biz diye bir şey vardı bir zamanlar. O herkesin imrendiği bizi yok ettin sen. Pes ediş değildi ne yazık ki senin bu yok oluştaki hünerin. Pes etmek olası bir mücadelenin belki de medeni bir terkidir. Sen vazgeçtin. Vazgeçiş bir pes ediş şekli değildir ki. Olamaz ki. Birlikte katılmaya karar verilmiş bir dansın  prömiyerinde habersizce gelmeyişi  kadar bir partnerin  endişe, hayal kırıklığı, merak ve temel esas korkaklıktır belki. Uzun bir vadede hazırlanmış bir koreografide prömiyeri kurtarmak adına karşıda beliren  yeni partner ne kadar profesyonel olsa da aynı duygu ve uyumla dansı tamamlayabilmek her babayiğidin harcı değildir. Benim de değil. Olamadı ki. O geceden sonra uzun süre dans etmek istemedim. Uzun süre dans edebileceğime ihtimal veremedim. Elbette her partner bu denli amatör olmayacaktı. Bunu alan aklıma laf yok da yüreğe ne demeli?

  Şaka olmalıydı bu yaşanılan. Senin tarlandaki değil, benim bahçemde olandan bahsediyorum. Benimle yürüyordun hedefe ya, elimi bırakışına değdi mi bari? Koşar adım marşla mı oldu  varışın? Kimleydi yarışın? Her yeni gün bir şaşkınlık daha yaşatmanın anlamı neydi? Gereği? Gereği düşünüldü şimdi! Senin tarafından değil bu defa verilen hüküm, benim gönlümden bahsediyorum. Çok sürmedi Tv. karşısında benzer hayatları izleyişim. Senaryolarına dayanamadığım dizilerin şu an yaşadığın hayatla eşdeş oluşu da çok sürmeyecek bil.
Başlarda Leyla ile Mecnun'duk ve Yer Gök Aşk'tı, Öyle bir geçerdi ki zaman Bir Çocuk Severdim, Kuzey Güney farketmeden Muck'lardım seni Yalan Dünya'da ve Lale Devri bitti diyerek Tv. yi kapatan sen olurdun Bir Ankara ihaneti tadıyla.

  Şimdi ben sana bunları yazıyorum. Böyle can-ı gönülden, böyle aşkla, böyle sitem, böyle hırs, böyle nefretle belki... Lakin kimselere ezdirmiyorum seni. Yanlış olsan da. Yalnız olsam da. Bir yanlışa yakmıyorum dünyaları ve sen benim yanlışım oluyorsun ya her defasında işte bazı defalarda üç doğruya tercih edilebiliyorsun hala. Şişşşş... Bu aramızda. Aslında aramızda da değil içimde bir his. Bazen oluyor zaten. Esas zamanlarıma denk gelsen kimseye yine ezdirmiyorum seni, kimselere kötüleyemiyorum ama tek başıma mahvediyorum seni. O duvardan bu duvara, o şarkıdan bu şarkıya, o küfürden bu küfüre ve o özlemden bu acıya çarparak sakinleşiyorum. Bu esas zamanlarım da bazen oluyor aslında. Aslında benim zamanlarım karmakarışık senden sonra. Gece gündüz kavramları da laf mı ben başka boyutlardan bahsediyorum.

  Şaka olmalıydı bu yaşanılan. Eşşek şakası desem af edersin. Ya da eşşekliğini bilip ar mı edersin bilemedim. Böyle insanlıktan çıkma bir haldeyim belki ama onun bile adı  yok, ne sen kadar eşşek olabildim bi çifteyle nankörlük edip, ne de bir sincap varı yoğu kemirip... Benim cinsim yok. Kalbim çırılçıplak. Benim rengim mor. Bilmeden anlamını ve sadece severek ruha dokunuşunu. Mor. Ben severim bilirsin. Ya da belki artık bilmek bile istemezsin bana ne. Benim sevgim mor da artık seni neye yoracağımı bilemiyorum.




                                                   Loca...



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo