DENEME

Yayın evi müdürü bu yazıyı yazmam için çok ısrar etti ve bu ilk kitabım olduğu için fazlada karşı koyamadım açıkçası. Aslında şimdi bir giriş değil, bir kapanış mektubu yazmalıydım ama neyse. Bu satırlarda hiç bir şey hissedemedim çünkü yazarken ölen insanların çığlıkları arasında ağlayarak titrek kalemim doğum sancıları çeker gibi çırpınmadı, yazdığım sayfalar cebimde kanla ıslanmadı ve onları ben insanların ışıklarını alarak cam üstünde tekrar kelimesi kelimesine yazmaya çalışmadım. Bilgisayar karşısında klavye tuşlarına basmak onların tetiklere basması kadar kolay.

Bu yüzden isterseniz bu kitabın giriş diye adladırılan sayfalarını çevirip ilk kısımdan okumaya başlayabilirsiniz. 
 Ve siz bu satırları okumaya devam edenler. Ya kitabın yazımı sırasında çıkan haberlerden etkilenip içerideki vahşet günlerini okumamak için bu cümlelerde bi bahane yakalamaya çalışıyorsunuz yada o kitap kurtlarından birisiniz. Lütfen yanınıza bir bardak su alın ve birde küp şeker.
Çünkü insanlar bu ikisini orada asla bi arada göremedi. Soğuktan donmamak için şeker yemek zorundasınız eğer suyunuz yoksa, ki az önce dediğim gibi 
hiç bir zaman ikisini bir arada göremedik, susuzluktan ölmemek için su bulana kadar vücudunuzun su dengesini korumanız lazım. Şimdiden karlardan neden 
su yapmadınız sorusunu duyuyor gibiyim. Evet yanımızdaki dağda karlarından su yapılıyordu fakat fiyatı 100 dolardan başlıyordu. 
Bahaneleri de sudan gelen para ile silah ve mermi alımı yapıyorlarmış. Keşke üretmek tabirini daha önceden kavrayabilselerdi. 
O zaman belki bütün dünyanın bildiği oyunlara gelmezlerdi. 
 Eğer bir daha ki kitabım yayınlanmazsa bilin ki yine bir sansür olayına sinirlenmiş ve yayınlanmasından vazgeçmişimdir. Yukarıdaki yazımın 
tam iki sayfasını attılar ve yerine şimdi tekrar yazmamı istiyorlar. Çok sinir bozucu bir durum olduğunun farkındasınızdır umarım. ( Sonradan eklediğim bu
satır yayın evi müdürü bay fötrlü şapkaya inaden yapılmıştır.) 
 Üstteki paragrafın sonundaki paranteze bir nokta koyarak ne kadar güldüğümü tahmin edebilirsiniz. Deneme isimli kitabım ile birlikte unutamayacağım bir çok anıya 
bir yenisi daha eklendi... Oo bay fötrlü şapka arıyor (konuşmaları aynen geçiyorum.)
- Bay fötrlü şapka.
- Alo...
- Sesinizi gayet net alabiliyorum zaten yazabilmek için hoparlörü de açtım. Dinliyorum sizi...
- Merhaba, kusura bakmayın bu saatte rahatsız ettim.
- Estağfurullah efendim ne demek.
- Yayın evi reklam müdürümüz giriş bölümüne kitabı yazmak için neden...
- Kitap değil efendim... Onun adı Deneme. 
- Özür dilerim.. Deneme'yi yazmak için neden savaş bölgesine gittiğinizi yazmanızın daha olumlu sonuçlar getireceğini söyledi, bende bu konuyu 
sizinle paylaşmak istedim. 
- Yayın eviniz kaç yıldır faal bir şekilde çalışıyordu.
- - gülmesi biterse yazmaya devam edeceğim - ... Yayın evimizin 70. Yıl dönümünde sizin kitabınızla 70. Yıl kitap serisini başlattığımızı unuttunuz mu yoksa..
- Unutmadım tabi ki. Peki çıkış tarihi verdiğiniz kitapların günlerinde bir aksilik yaşandı mı? 
- Hayır. Kesinlikle. 
- Peki Deneme ne zaman çıkacak?
- Yarın.
- Hala girişi yazılmakta olan bir kitap sizce yarına yetişebilirmi ? 
- Biliyorsunuz ki son teknolojiyi kullanıyoruz ve ilk gün yeticek kadar kitap basımını...
- Deneme demek istediniz galiba..
- İlk gün yetecek kadar Deneme basımını yapabiliriz. Siz bu konuda rahat olun. 
- Bay fötürlü şapka, Deneme için tam yirmi beşinci giriş yazışım ve artık bu durum beni sıkmaya başladı. 
- Tamam işte, siz de bizim dediklerimizi yazın. Zaten başından beri belirlenen şeyleri yazsaydınız hiç bir sıkıntımız kalmazdı.
- Bu kısır tartışmayı açıp size şu açıklamayı yaparak konuyu ve konuşmayı kapatıyorum. Sadece duygusu olan insanlar yazabilir ve şimdi neden yazamadığınızı
daha iyi anlıyorum. size verdiğim kitapları boş verin onlar hiç bir işinize yaramaz. Yazmak borsada oynamak gibi duyguları körerterek yapılan tercihlerin tam tersidir. 
İçinizi sevgiye ve insanlara açarak onları daha iyi anlamak için duygularınıza göz kulak verirsiniz. Onlar istekleri alır, eller agız olup anlatır. Lütfen bir
daha yazacağım şeyler konusunda bana öneri vermeyin. Ayrıca o "bak evlat bana senede kaç kişi kitabımı yayınlayın diye geliyor biliyor musun ?" sorusunu sormayın. Eğer yazılan bütün kitaplar basılsaydı... Neyse, istediğiniz gibi gidiş nedenimi yazıyorum ama eğer bu sayfalar üstünde değişiklik yapmak isterseniz itibarınızı unutun. İyi akşamlar... 

 Durumu daha da zorlaştırmamak için telefonu yüzüne kapattığım için kusura bakmayın bay fötrlü şapka.

 Oraya neden gittiğimi aslına bakarsanız sizlerle paylaşacaktım ama uranüsten fırlatılmış bir maymun gibi yazarken beni gereksiz yere rahatsız eden insanlarla inatlaşmak bazen çok eğlenceli bazense sinir bozucu olabiliyor. 

 Okul bitmeden önce eğitmenler ve yöneticiler ile aramızda geçen bir tartışma sonucu kız arkadaşım benden ayrıldı. Aslına bakarsanız bu sadece bi bahane idi.
"Okul biter herkes kendi yoluna gider!" Kuralının bir tatlı dilli anlatımıydı. İnsanları yanlış tanıdığınızı anladığınız zamanlarda en güzeli aptallığınıza 
itaat etmek ve gülümsemek sonrada ona başarılar dileyip sırtınızı döndüğünüz anda en yalansız kişiyi yani bence annenizi aramak tavsiyelerim arasındadır. 
Çünkü o anda en çok yapmak isteğim bu şeyi yapamadım. Okul bitimine yakın olduğu için başvuru yaptığım bütün iş yerleri olumsuz bir şekilde geri döndü.
Sigortadan kalan para suyunu çekmek üzereydi ve bu hayati karar öncesinde bir sandala gidip açılarak düşünmeye başladım. Çok eski bir arkadaşım hayat bir nehir
sende bir sandalsın yollar hep ikiye ayrılır ve küreklerin olmadığı için geri dönemezsin demişti. Düşünme yerimin sandal olmasının ilk nedeni bu ikincisi ise 
maalesef bir sır. Sandalda hayatla ilgili vermem kararların listesini üretirken sandalın su aldığını fark ettim. Küçük bir sızıntıydı tıpkı benim hayatımdaki gibi tehlikenin önden durdurulması için orayı tıkamalıydım macunla. O anda beynimde şimşekler çakmaya başladı ve garip sesler etrafımda dolanıyordu. Ya macunu olmayanlar?
Hayatlarında tehlikenin içinde doğanlar ve oradan çıkmak için bir plan bile yapmalarının gerektiğinden haberi olmayanlar? Savaş çocukları ve açlıkla mücadele eden insanlar?
Deniz sanki kan kızımızı olmuş, gökyüzü ise bir hortumla onu temizlemek için yukarı çekecekmiş gibi bakmaya başlamıştı. Sahilde gezinen insanlar bu yaşadıklarımdan habersizdi ve birisinin onlara bu gerçekleri anlatması gerekiyordu. Hemen okula geri dönüp bölüm başkanına hayatımı değiştiren soruyu sordum. Ve cevabı evetti... 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo