Şans Oyuncuları


Uzun zamandır birileri kazık atmıyordu. Çevremdeki insanları biraz daha itina ile seçebilecek düşünce olgunluğuna değil, nasihat dinleme kıvamına geldiğim içindi bu gerçi. En çok dinlemekten zevk aldığım nasihat anlatıcısı ise dedemdir. Amaçsız, karşılıksız ve düşünerek dinlerim onu. Anlatırken o "ölünce kefen parasını karşılayabilecek kadar adam olabilmiş miyim?" düşüncelrini uyandırıyor bende. Benim işimde para günlük kazanılıp harcanan bir sektörde olunca para biriktirmenin ne denli zor ve ileriye yönelik planların yapılamayacağı kanısını sunuyo önüme. Haklı ama şans oyunlarının getirisi bazen çok olabiliyor. Bir anda hayal ettiğiniz insanların aylık masraflarını kazanınca ve bu para bir gecede gelince ego tatminkarlığını alıp dizginleyemiyor ve dahada elit insan denilen insanların arasında yer alıyorsunuz. Hayatım boyunca bir porche alamayacağım kesinleşince bende günlük kiralamaların farkına vardım. Evi bile. Param yoksa arkadaşımdayımdır. Param varsa haftalık yada on günlük bir ev kiralamışımdır. Herkes gelir ve on gün sonra gider. Bu kanıyada villada oturamayacağım kanısından vardım. Aynı şekilde hayatım boyunca yanımda beni taşıyabilecek bir eşi bulamayacağım kanısına varıncada ilişkileride bu endekse çevirdim. İşte nasihat dinletilerinde anlatamadığım tek olayda buydu. Çünkü yaşam tarzı insanlara anlatılması en zor konu. Bu bir ideolijiyi başkasına anlatmak gibi işte.
Bir gün hayatımın en büyük şans oyununu oynamak için bir ekip kurdum kendime. Adımıza çok fazla önem vermeden basit ve anlaşılabilir bir şey dedik. Şans Oyuncuları. Kişi sayımızın hiç bir önemi yoktu. Çünkü kaç kişi olursak hepimiz aynı parayı kazanacaktık. Oyunu planladığım günden beri aklıma takılan tek konu oyunun içindeki inanc ve sadakat gibi insancıl ve herkeste bulunmayan kavramların işler üzerindeki etkisiydi. Bunun için gelen kişileri tek tek seçmek yerine herkesi alıp aslında varlarmış ama bir o kadar da yoklarmış gibi yaptık. Beyin takımı sabitti. Logarın sabit mühendisleri diyorduk kendimize kısaca. Bütün planı tek bir gecede başlattık. Varyok insaları ile birlikte. Çok güzel paralar kazanmaya başladık. Dedemin nasihati aklımda sürekli bir birikim içerinde bulunma isteği ile çalışınca işler iş için güzelleşiyor ama kişisel olarak değişmiyordu. Alışkanlık. Ama çevremdeki insaların hepsine kazandırdım. Eşit ve adil miktarda. Hayatınız iş olunaca cebinizdeki herşeyi işe aktarıyorsunuz. Bütün alışkınlarınızı işe yansıtıyor kendinizi bir  oluşumun içinde görebiliyorsunuz. Kısacası şansınızı yükseltmek için hep masaya kazandığınız bütün parayı koyduğunuzu düşünün. Benimkide o misaldi işte. Oyunu başlatan biz bütün herkese ruhunu hüfleyense bendim. İşe ticari olarak bakmadığım için bir tüccar gibi de ceketler içinde gezmedim. Nede olsa bir şans oyuncusuydum. Bir bürokrat değil. İşin sırrı buydu. Soranlara burdan bu cevapları verebilirim. Nasıl bir iş olduğundan bahsetmedim sanırım. Hepimizin eşit bir görev dağılımı var. Hepimiz şans oyunları oymaya bağımlı olan arkadaşlarımızı toparlayıp kazanma ihtimali en yüksek bir kupon yapıyoruz. Örneğin x kişisi yüz lira yatırıyorsa ve bu x kişisi gibi on kişi buluyorsak kazanılan para tek kişi üzerinde üç lira oluyorsa ekip halinde üçyüz lira oluyor. Hakkını isteyene verip gönderiyor kumarın asıl kuralı olan oynatan kazanırı kendimize çeviriyoruz. İşin sır kısımları olmazsa olmaz. Bizimde sır kısımlarımız vardı elbette. Sonuçlar beklenirken yapılan harcamalar bir ikram tadında veresiye defterine yazılıyordu. İçilen bira şişelerinden bile kaç para kazanabildiğimizi hayal bile edemezsiniz. Alkol. Rahatlatıcı ve sakinleştirici bir etkiye sahip. Stres altında beklediğiniz sonuçların gerginliğini atmanın bedeli o an kullanımı yasak olan bir yerde paha biçilemez oluyor. Tutup bu olayı ticaretin kanunu olan büyüme ve büyüme ile yeni adımıza Kumarhane denilecek bir kıvama asla getirmek istemedim. Ortada paylaşılan bir sinerji vardı. Amatör ruhla yapılan profesyonel kıvamında bir iş gibi.
Bir gün kendi cebimizdeki de bütün paraları koyup ve toparlayabildiğimiz kadar çok x kişisi toparlayıp en büyük işimizi yapmayı planladık. Planladık diyorum çünkü fikir ben kökenli değildi. Kazandığımız para ile börekçi açıp bir süre bu işlere ara verecektik. İşi olan ve sabah işe giden insanların aklına girecektik. Onlara şans oyunu aşılayıp yeni ve daha paralı insanlarla ile oynayacaktık. Ara detayları ana başlığın altında gizli zaten. Mükemmel bir iş yaptık. Kazandığımız para üçümüzede börekçi dükkanı açmaya yetecek kadardı. Hatta fazlası bile çıkardı. Herkesin mekandan çıkmasını beklerken, hani olurya bazen bir anda bütün herşey durur ve bir adım geride olduğunuzu fark edersiniz, işte aynısını o anda yaşadım. Ekip benden bir adım önde ben ise bir adım gerisinde kalmıştım. Bütün plan yapılmış, uygulanmış ve sonuna gelinmişti. İşin en eğlenceli kısmındaydılar. Gülerek yol alma kısmı. Gidecek olan herkes ile birlikte mekanda kala kalmıştım. Sohbet etmek için yanıma gelen insanlara hiç bir şey belli etmeden öylece sohbet ettim. Olan olmuştu. Arkadan koşmak sadece yorucu çırpınma eylemiydi. Kader elbette aynı anı onlarla benim gözlerimden de yaşatacaktı. İşte uzun zamandır böyle bir kazık yememiştim. İşin güzel tarafı kendi başıma kalmıştım. En büyük kozum yine bende kalmıştı...

Onlara ithafen...

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo

Unutulmaz Film Karakterleri | Turist Ömer

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.