Anıt Mezar


Usulca tuttuğunda onun ellerini, duyduğu güveni ve dünya'nın geri kalanını, artık önemsemiyor olduğu hissini özlüyor insan; "senin için inşaa ettiğim bu çemberin dışında kalan hiçbir şeyi umursamıyorum" diyebilmeyi, ve bunu söylerken ki aptalca tutkuyu ve kararlılığı özlüyor. En çok da samimiyeti... Bir anlık gafletle bile dökülüyor olsa dudaklardan, yine de en saf duygularla bir şeyler yapmak istemiş olmanın samimiyetini arıyor hep. Belki aynı yolları, farklı insanlarla, bir hayat boyunca defalarca yürüdüğümüzden, artık biraz da ezbere yaşamaya alışıyor ve ayrıntıları farkedemez oluyoruz herhalde. Hepsi bir öncekinin aynısına dönüşüyor, ve insan hissizleşiyor.

Birer anıta dönüşmemiz; incinmemek için kalplerimizi kimselere açamayan insanlar olmamızla başladı. Çünkü bir kere bile içten davranır ve yardım istersen, tüm hayatını bu yarayla yaşamak zorunda kalırsın. Ya da ruhunun dehlizlerinde çekip cezanı; 10 yıl, 20 yıl, elbet bir gün çıkarsın. Hatta şans bu ya, belki kimseler farketmemiş olur ortalıkta olmadığını. Sonunda sen bile bir kaya gibi sağlam olduğuna inanırsın. Ayakların betona gömülü olsaydı, belki altına manidar bir not; senin beğendiğin, etrafına biraz yeşillik ve bir çift bankla bile ancak bu kadar heykeli andırabilirdin. Gidip gelip hikayeni anlatan güvercinlerle beraber.

Aynalara bakar halde yaşarken, tanrı her yerde; biliyor insan. Her hücrede, her zerrede. Ama yalnızca aynadan gülümsüyor insana.  Fotoğraflardaki hali, pek benzemiyor aynadakine. Kimse artık içinden geçeni söylemek istemiyor. Kimse beğenmediği sıfatlarla anılmak istemiyor. Kimse kendi olduğunu bile itiraf edemiyor kendine. Aynada gördüğü silüetin karşılığını ararken kendinde, kayboluyor tatminsiz düşlerde.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo