İkili Yalnızlık

-Hiç öldün mü Jack?

-Birçok kez efendim...

-Bazen nefes almak yetmiyor biliyormusun?her gün aynı vapura hemen hemen aynı insanlarla biniyorum.Bir kez bile merhabalaşmadık,bir kez bile yüz kızartıp kafamızı öne eğip selamlaşmadık.Sorsan anlatırım ama hepsini,her gün aynı siyah kasketiyle vapura binen adamı,her gün yaşamanın inadına martılara simit atan yaşlı kadını...Kahverengi mantosunun altından lacivert eteği taşmış genç kadını.Eski istanbullulardan olduğu belirgin yaşlı karı kocayı.Biliyormusun Jack,her gün o insanlara baktığımda onlarda kendimden bir parça buluyorum...Her gün yüzünü şapkasıyla gizlemeye çalışan adamda,fırın torbasıyla iskelede bekleyen yaşlı kadında,kahverengi mantolu güzel kadında...

-Peki ya karı koca'da efendim,onlarda ne buluyorsunuz kendinizden?

-Ahh Jack,onlarda çocukluğu buluyorum...Onlara baktıkça annemle üvey babamın birbirleriyle olan aşkları geliyor gözümün önüne,birbirlerini sevgiye boğdukları,çocukluğum geliyor hatırıma.Oldukça yaşlandım sevmeye dair pek çok şey yaşadım ama onların aralarında ki aşkı hiç bir kadında bulamadım.
Yalnız mı öleceğim Jack,ne dersin?

-Ben varım efendim bir çok dostunuzla beraber.

-Doğru Jack,sen varsın...Dostlarımı ise uzun zamandır görmüyorum,bir çoğuna mektup attım yüksek okuldan bu yana yalnızca birinden haber alabildim,oda ölüm haberiydi.

-Eminim dostunuz yaşasa size ulaşmak için oda bir çok mektup atardı efendim.

-Biliyormusun,henüz onbeş yaşındayken tanışmıştım onunla özgürlüğünü hep denizlerde aramak isterdi.Yüksek okulu bitirdiği gibide bir gemide makinist olarak işe başlamış ve özgürlüğünü aramaya gitmişti.Anlaşmıştık oysa ki,gittiği her ülkeden,her şehirden indiği her limandan kart atacaktı bana.Anlatacaktı özgürlüğünü aradığı suları.

-Belkide atmıştır efendim,atmıştır ve yolda bir sorun yaşanmış size ulaşamamıştır.

-Olabilir Jack,olabilir.Belkide benim ona yazdığım mektuplar gibi oda bana kartlar yazmıştır.Gönderdiği sırada belkide postahanede kaybolmuştur.

-Bence öyle olmuştur efendim,siz kendinizi aksi fikirlerle üzmeyin.

-Issızlaşıyorum Jack,köhneleşiyorum.Aksi bir ihtiyar olmaktan korkuyorum.Belki daha ne kadar yaşayacağımı bilemediğimden.

-Kafanızı bilinmezlikler içinde yoruyorsunuz.Daha zamanınız var,evinizi ve beni yalnız bırakıp gitmeyeceksiniz bir yere.

-Teşekkür ederim,her türlü huysuzluğuma rağmen yanımdasın,yanımda bana destek olan bir nefessin.

-Efendim siz bana yeni bir hayat verdiniz,sizin yanınızda yeniden nefes almaya başladım.Lütfen kendinizi üzmeyin artık.

-Belki üzmemeliyim kendimi,belkide üzmeliyim.Ne hissedeceğimin karmaşasındayım sanırım Jack.Bana bir kadeh viski getirirmisin?

-Hemen getiriyorum efendim yanında isveç çikolatası istermisiniz?

Yalnızca viski getir Jack.

15 dakika sonra...

-Evi restore mi ettirsek Jack?Çok eskidi artık tahtaları gacırdıyor,kapıları gıcırdıyor...

-Efendim bu evi siz yaptırmıştınız,bir başkasının eli değerse bir başkasının hayalleri bir başkasının çizimleri.Hayalinizdeki köşkünüz yok olmaz mı?

-Haklısın Jack,her gacırdayan tahtasında bir mutluluğum,her gıcırdayan kapısında ise hüznüm var.

-Sanki duvarlar boya istiyor?

-Sizin çizimleriniz var üzerinde efendim,Geçmişinizden,anılarınızdan kurtulmak mı istiyorsunuz?

-Çok sıkıldım Jack,yalnızlığımdan,saçlarımdaki aklardan,yüzümdeki kırışıklardan,çoğu zaman hayallerimden bile.

-Duvarları boyatabilirsiniz efendim,hatta köşkünüzü restorede ettirebilirsiniz.Lakin temeli sizin attığınız temel değil mi?Bir şeyler değişse bile temeli sizin ellerinizden değil mi?

-Haklısın,duvarları boyatabilirim köşkü restore ettirebilirim.Temelini kendi ellerimle kazdığım,her bir tuğlasını her bir tahtasını hayallerimle birleştirdiğim bir şeyi yok edemem.Zihnim buna izin versede yüreğim,yüreğim buna izin veremez.Hüzünlüyüm Jack,Avrupa tatilinde tanıştığım asil Fransız kadını hatırlıyormusun?

-Matmazel Eleanor'u diyorsunuz sanırım?

-Evet Jack,matmazel Eleanor...Ne hoş bir kadındı değil mi?

-Haklısınız efendim,aynı zamanda meşhur bir aktristtide.

-Belkide Fransada kalıp onunla evlenmeliydim.Ne hoş zaman geçirirdik onunla.her perşembe göl kıyısında pikniğe giderdik,şarkılar söylerdi bana.Gölün kıyısında küçük bir ev hayal ederdi hep,iki çocuk isterdi ikisininde kız olmasını,gölün etrafında koşuşturup oynamalarını düşlerdi.Hatırımda kaldığı kadarıyla iki çocuk istemesinin ikisininde kız olmasını istemesinin sebebi neydi biliyormusun?

-Neydi efendim?

-Onunda bir kardeşi varmış,çocukken beraber koşturup oynarlarmış.Birbirlerinin saçlarını tararlar,gök gürüldediğinde yahut rüzgar çok estiğinde birbirlerine sarılıp uyurlarmış.Kardeşi yirmibir yaşına bastığı gece sokaktaki kuyumcuyu soymaya giren iki hırsız tarafından öldürülmüş.Caddenin ortasında öylece kalmış,kimseler koşmamış yardım çığlığına...

-Hüzünlü bir hikaye efendim.Matmazel Eleanor için zor yıllar olmuştur eminim.

-Haklısın Jack,Eleanor yaşadığı travmanın etkisini o zaman bile hala atamamıştı.Bir tiyatro salonunda sahnede onu izlediğinde şımarık genç bir aktris sanıyor insan.Hikayesini dinledikçe bütünleşiyor,şımarık görüntüsüne hak veriyor.Her geçen dakika aşık olunuyordu ona. Bazen düşünüyorumda,keşke evlenseydim onunla iki kız çocuğumuz olsaydı.Gölün kıyısına küçük bir ev inşa edip yaşasaydık orada.Çocuklarımız koşturup oynasaydı gölün etrafında.

-Güzel olabilirdi efendim,şu an belkide onların mektupları güldürecekti hayata karşı bitkin bakışlarınızı,somurtkan yüzünüzü.

-Belkide onlarla gülecekti somurtkan yüzüm,onlarla anlamlaşacaktı suratımdaki çizgiler.Olmadı ama...

-Biraz bahçeye çıkmalısınız efendim,bahçıvan sizin için ekti rengarenk laleleri.

-Çocukluğumdan beri hep çatı katında yaşamak istedim,belkide ondandır bahçeye dahi çıkmayışım.Burada eskimiş yüzüyle oturduğum koltuktan kalkacak güç bulamıyorum.

-Akşam yemeğinizi buraya mı istersiniz?

-Bahçeye çıkmalımıyım Jack?

-Biraz iyi gelebilir.Temiz hava belki,belki rengarenk laleler.Yolun karşısında koşuşturan çocukları görmek belki iyi hissettirir kendinizi.

-Seni dinleyeceğim Jack,akşam yemeğimi bahçeye hazırlasınlar.

Bir buçuk saat sonra...

-Efendim,yemeğiniz hazırlandı,bahçeye inebiliriz.

-Pekala Jack inelim.

-Sofra şahane görünüyor Jack rostonun tadı bir harika.Yanına ise seçtiğin kırmızı şarap harikulade.

-Teşekkür ederim efendim,başka bir arzunuz var mı?

-Huzur Jack huzur istiyorum.Bir tutam mutlulukta getirebilirmisin?

-Bunu istemek hakkınız efendim,ellibeş senelik ömrünüzde pek çok sarsıcı olay yaşadınız.Buna rağmen hala nefes almaya çalışıyorsunuz.

-Doğru Jack,kimisine kısa bir ömür ellibeş yıl,kimisine yarım asırdan fazla.Asıl önemli olanda bu sanırım,kaç yaşında olursan ol hayattan sıkılabilme kabiliyeti.Yirmili yaşlarımda pek böyle değildim belki ama o zamanlar da içimde hala umutsuzluk vardı.Şu karşımda duran ağacı görüyormusun Jack?O ağacın fidanını bu köşkün arsasını satın aldığımda dikmiştim.Yirmibeş yıl öncesiydi,otuz yaşıma girmiş ve kendim için bir şeyler yapmak istiyordum.Aylardan aralıktı sanırım,dışarıda aralık soğuğu,üzerimdeki pardesü uçuşup duruyordu.Koşuyordum bir an önce vapura yetişmek için.Tam bu ağacın olduğu yerde ayağım bir taşa takılmış yere kapaklanmıştım.Bu ağacı bu yüzden buraya ektim jack,baktıkça o günü hatırlayayım diye.

-Niçin efendim,niçin hatırlamak istediniz o günü?İlk düşüşünüzmüydü yoksa?

-İlk düşüşüm değildi,o yıllarda başarı merdivenlerini hızla tırmanıyordum.Başarılı bir mimar olmuştum.Adım bir çok gazetede yer alıyordu,yaptığım evler,restorasyonlar adımdan epey söz ettiriyordu.Başarı merdivenlerini hızla çıkarken,ünleniyordum.Her gün ofisime onlarca insan gelip ev yaptırmak istiyorlardı.Çok yoğundum jack,bazı sabahlar traş bile olamadan evden çıkmak zorunda kalıyordum.O gün düştüğümde benim için çok anlamlıydı Jack,çok anlamlıydı.Sıra gelen yıllar ardından ilk kez düşmeye,kalktığımda üzerimdeki çamurları temizlemeye vaktim olmuştu.

-Efendim keşke otuzlu yaşlarınızı işinize bu kadar adamasaydınız,kendinize de vakit ayırıp başarınızın tadını çıkartsaydınız.

-Bende bazen keşke diyorum,keşke düştüğüm o yerden o gün hiç kalkmasa,tekrar o koşuşturmacaya girmeseydim.Belki bir gemi yolcuğuna çıkıp dünyayı turlayabilir, ülke ülke şehir şehir sevebileceğim kadını arayabilirdim.Herşey için çok geç kaldım değil mi jack?Aynadaki yansımama baktığımda saçlarıma düşen aklar geç kaldığımı söylüyor...

-Hayatta bir şey dışında hiç bir şey için geç değildir efendim.

-Nedir o geç kalınmayan şey Jack?

-Ölüm efendim,ölüme geç kalamazsınız.Ölümden kaçamazsınızda,İşte ölüm bu yüzden herkes için erkendir efendim.

-Haklısın Jack,ölümden kaçamayız biz insanlar ama keşke tanrı bize ne kadar vaktimiz olduğunu söylese.O zaman hiç kimse hayallerini,dileklerini,ümitlerini bitirmeden ölmezdi.

-Belki haklısınız lakin zamanımızın ne zaman biteceğini bilmek daha kötü olmaz mıydı?Düşünün efendim tanrı size altmış yıl zamanınız olduğunu söyledi,belki sizin öyle bir hayaliniz olacak ki yetmiş yaşında gerçekleştirebileceksiniz.Bu tanrının adaletine sığmazdı.

-Bir bakıma doğru söylediklerin,kimi insan belkide gerçekleştiremeden ölecekti hayallerini.Jack biliyormusun bahçeye çıkmamız iyi fikirdi,düştüğüm günü getirdi hatırıma ve ardından birçok şeyi.Şuradaki rengarenk lalelerden hoşlanmadım,ruhuma büyük bir zıtlık yaşatıyor.Onun yerine bahçemi kırmızı güllerin süslemisini isterdim.Duruşları güzel,kokuları güzel gelgelelim dikenleri olan güller...

-Fikirlerinizi bahçıvana söyleyeceğim,eminim bu bahçeye yakışan en güzel kırmızı gülleri bulacaktır.

-Gecenin bu saatinde bile şehir ne kadar gürültülü değil mi?Kim bilir bu kapının dışında ne hayatlar vardır?

-Haklısınız efendim,geçen gün antikacıdan siparişlerinizi almaya gittiğimde kapının önünde oturan bir adam gördüm,yavaşça eğilip neyi olduğunu sordum.Adam yalnızca gözlerimin içine baktı.Belki zamanın birinde önemli bir yerdeydi,işleri aksi gitmiş birden iflas etmişti.Gözlerinin içinde bir kasırga,geçmişini oradan oraya savurup duruyordu.

-Düşmek kolay olmaz Jack.Önceleri ayakta kalırsın,gösterişli restorantlarda güzel kadınlarla tanışır,klasik amerikan otomobillerinden birine biner ve doğruca en lüks otelin yolunu tutarsın.O Kadınları çeken kişiliğin değildir,oturduğun masada ne pahalılıkta yemek seçtiğin,istediğin şarabın kaç yıllık olduğu,oraya geldiğin gösterişli amerikan otomobilin.Her kadın böyle değildir tabii Jack.Kimisi cüzdanının dolgunluğunu değil yüreğinin büyüklüğünü görmek ister.Her kadına paranla sahip olamazsın.

-Efendim,şöminenin üzerinde duran fotoğraflara iliştide gözüm,güzel bayanlarla dans ederken bir çok resminiz var.Niçin artık dans etmiyorsunuz?

-Hatırımdan bir anı geldi gözlerimin önüne Jack,yirmili yaşlarımın ortasında çok para kazanmaya başlamıştım.Lüks restoranlardan birine gitmiş tek sandalyesi olan bir masaya ilişmiştim.Öyle yerlere yabancıydı yüzüm,asla bir başkasından üstün göstermeyi sevmezdim kendimi.Bir kadın geldi yanıma usulca kulağıma eğilip ''oturabilirmiyim?'' dedi.Gençtim jack,bu fırsatı kaçıracak değildim.Hemen yemeklerimizi sipariş etmiş,yirmiyedi yıllık bir şarap söylemiştim.Karşımda oturan kadının daha adını bile sormadan gösteriş yapmaya başlamıştım.Kadının adı Ülkü idi.Ülkü hanım...Aslında gereksiz yere gösteriş yapmayı seçmişim.Meğer nişanlı bir kadınmış Ülkü.Benim yalnız görünüşüme üzülüp gelmiş yanıma.Kızmıştım kendime,bu gösterişi amaçsız bir sebeple yaptığım için.Yüzümde kızarmıştı,utanmış başımı öne eğmiştim.Ülkü elini çeneme uzatarak kafamı yavaşça kaldırdı.Lütfen çekinmeyin genç beyefendi,utanacağımız bir şey yok.''Güzelce sohbet ediyoruz sadece'' dedi.

-Hüzünlü fakat tebessüm ettiğiniz bir gece olmuş sanırım.

-Kesinlikle Jack,kesinlikle.Uzun yıllar görüştük Ülküyle.Yüreğimde ona beslediğim duygular neydi,hiç bir zaman anlayamadım...Belki böylesine zarif bir hanımefendiye hayranlıktı bu.Belkide kendime itiraf edemediğim küçük aşk tohumları.

-Niçin hala görüşmüyorsunuz efendim?

-Bir kaç yıl önceye kadar hala görüşüyorduk fakat Ülkü ince hastalığa yakalanmıştı.Doktorlar ömrünün az olduğunu söylediğinde kocasını terk etmiş,uzun bir seyahat ayarlayıp dünyayı dolaşmaya gitmişti.Aldığım son mektup ondandı jack.Bir aydan az ömrü kaldığını ve beni son kez görmek istediğini yazmıştı.Ertesi gece tanıştığımız restorant'da buluşmuştuk.Gezdiği ülkeleri,oradaki aşkları,yemekleri ve müzikleri anlatmıştı bana.Deniz kenarına gitmek istediğini söyledi,Son kez boğaz havasını içine çekmek.Çok geçmeden bir tekneyle boğaza açılmıştık.Şarap kadehlerimizi tokuşturuyor ve ölümün inadına kahkahalarıyla inletiyordu boğazı...Edith piaf'ın bir plağını getirmişti yanında pikabı sanki az sonra ölecekmiş gibi hızlıca açarak dans etmek istediğini söylemişti.Yirmi dakika geçmemişti belki,ülkü bir anda bıraktı kendini kollarımdan,yerde öylece yatıyordu...Sadece onun son dansı olmamıştı,benimde son dansım olmuştu.Uzun yıllar geçirdiğim,adını dahi koyamadığım duygularla yüreğime kilitlediğim güzeller güzeli o hanımefendi,Ülkü...Gözlerimin önünde yitirmişti nefesini.İşte jack,o günden bu yana bir daha bir kadını dansa kaldırmaya cesaretim olmadı.Ülküye ihanet edemezdim...

-Efendim sizi tanıdığımdan,yanınıza aldığınız günden itibaren bu ince düşünceleriniz hiç bir zaman eksilmedi.

-Olması gereken bu,hatırlıyormusun tanıştığımız öğle vaktini?

-Nasıl unutabilirim efendim,o gün işimden kovulmuştum.Sizde iş görüşmesi için New York'a gelmiştiniz.İşimden kovulmanın verdiği mutsuzluk ve sinirle Times meydanında bulduğum ilk yere girmiştim.Sizde oradaydınız.

-Seni tanıdığım gündü Jack,nasıl unutabilirim?Bir kitapçıcaydık,ben birkaç kitap arıyordum.Sen bana yardımcı olmuştun.Oradan çıkıp bir bar'a gitmiştik.Saatlerce konuşmuştuk ve bugün hala yanımda olan tek dostluğun temellerini kazıyorduk.

-Genç güzel bir sevgilin vardı,tanıştırmıştın benimle.Adı Angeli'ydi değil mi?

-Evet efendim Angeli,kırkbeş yıllık ömrümde tanıdığım en güzel kadındı.Mutlu olabilirdik ama işşiz bir adamı sevmek istemedi Angeli...

-Kaderlerimizde bu noktada kesişiyor sanırım jack,ben işkolikliğim yüzünden bir kadınla evlenemez bütün fırsatları gerisin geriye iterken,sen işşiz olduğun için evlenemedin.Üzgünüm jack...

-Üzülmeyin efendim,Angeli beni gerçekten sevmemişti.Gerçek bir aşk olsaydı yüreğinde parasız kaldığımda beni elinin tersiyle itmez,bana destek olurdu.

-Angeli'yi özlüyormusun jack?

-Belki efendim,bazı günler özlüyorum onu.Gökyüzünde mavi ay olduğu,yıldızların bir panayıra dönüştüğü,Güneşin neşeli şarkılar söylediği günlerde...

-Senin hayattan zevk alabilme kabiliyetin var jack,bazen kıskanıyorum bu özelliğini...İyi bir adamsın birçok insandan daha çok güzel şey yaşamayı hakediyordun sen.Şimdi ise benim gibi lanet bir insanla aynı evde yaşıyor,sürekli benimle ilgileniyorsun...

-Ben bundan zevk duyuyorum efendim,Biraz önce dediğiniz gibi sizde benim bunca yıldır yanımda kalan tek dostumsunuz.Bunun değeri hiçbir şekilde karşılanmaz.Minnettarım size,yanımdasınız.Gençliğimde akıttığım her gözyaşında omzumdaydı eliniz.Beni onbeş senedir katiyetle yalnız bırakmadınız.

-Bunlar nasıl sözler Jack.Dediğin gibi biz dostuz.Son nefesimi verene dek böyle sürecek bu.

-Sağolun efendim.

-Bu dostluk sayesinde hala kendimi gençten bir adam gibi hissediyorum.Gece yarıları sokaklarda sarhoş bir edayla gezebilecek güç buluyorum bazen.Çılgınlık bile yapmayı düşlüyorum.

-Hala yapabilirsiniz bunları efendim.Kendinizi sakladığınız çatı katınızdan yüzünüzü dünyaya dönebilirsiniz.

-Artık gülünç durumlara düşebilirim.Yıllar fazlasıyla aleyhime işledi Jack.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo