Kayıtlar

Girdap

Benim böyle uzun bir zaman kalemime küsmek gibi denyoluklarım vardır. nedenini sebebini sorgulamadığım aptalca zamanlar içerisinde bir girdapın içerisinde gibi yaşadığım ve saman tadı aldığım dönemler olur genelde bu zamanlar. E saman tadı nasıl anlatılsın ki? kendinden olanı anlatabilen içinden geldiği gibi yaşamaya çalışan bir insan tanesi olmak bu dönemde çok zor. bu istisnasız herkesin ortak problemi sanırım. nereden mi biliyorum. Saman tadında yaşanılan zamanlarda yapılan en güzel şeylerden birisi gözlem yapıp koku almak. çevrede yaşayan insanların hepsinin bir sirkin içerisinde esir olmuş canlılar gibi yaşaması, cabası. derdim ne ki amq bişeyler sürekli beni buraya itiyor inanın bilmiyorum. deli saçmalaması yada sözlü kelimeler ile insanlara anlatılamayan şeylerin litrelerce alkol içtikten sonra kusulması gibi bir şeymi inanın onuda kestiremiyorum.  yaşanmışlıklara çok yakın hikayeler anlatmışlıklarımda vardır. ahmeti orhan yapar bir hikaye uydururum ve bişeyler yazmanın aptalca

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Sapanla ejderha vurmak isteyenlere. Ne kadar hızlı giderse gitsin yada ne kadar yavaş olursa olsun zaman herkes için aynı akıyor. Bir ejderha ne kadar hızlı uçarsa taşa çarpma ihtimali o kadar çok artar. taş zaten istesede ona çarpamaz. Düşündüğünüzün her şeyin gerçek olma ihtimalini bir anlık düşünsenize. Zihniniz nerelere gidecek? En sonsa ne bulacaksınız mesala? Aklınıza takılan onca şeyi kurcalamadan aklınıza ilk gelen şeyin izinden gidin. Ne kadarda bir döngüyü aynı yere gelerek tamamlıyorsunuz? İlk aklınıza gelen ne kadar arkalara gidebildi? Eninde sonunda o kendini yiyip bitirdiğin düşüncelerin, o kafana takılan devlet politikaları yada sosyal ortam kuklalarının dışında kaldığın bir andan daha çok masumane bir düşünce gibi kalıyor vicdan azabı. ilk yüzleşilecek yer. aklına ne geliyorsa gelsin yada ne kadar, bir kukla gibi, bir sandalyede oturup, kendinden uzaklara gitmek için çevrendeki diğer oyuncakları kullanırsa kullansın insanoğlu. kaçamazsın.  Oraya ne sokacağınıza dikkat e

Kendinden olmayanlar

Herşey kendinden olacak diye bir şey yok. Bazı şeyler kendiliğindende olmaz, kendincede olmaz. Onlara saygı duymak zorundasınızdır. Evinde kedi besleyen insanların bir çoğunun kedisini severler, evinde kedi beslemeyen veya kedi ile ilgilenmeyenler. Ama sokakta kalan kedilerin çöpü karıştırması her zaman mide bulandırıcıdır. Hiç bir kedi kendiliğinden ait olduğu yerde değil sonuçta. Niye midesi bulanır yada anlamsızca severki insan. Evdeki karısına ilgi göstermezken, parasını ödediği fahişeye en güzel zevkleri yaşatmak ister. Kendinden olamaz. Çünkü içerisinde kim bilir hangi kirli çamaşırlar vardıda, evdeki çamaşır makinesine onu temizletti. Çirkinlik yıkanmaz. sadece boyarsınız, üstünü kapatırsınız işte. İnsan olmakta zor. Hep kendini haklı görmeye çalışmanın ezikliği ile saçmalarsınız sonra bir çamaşır makinesi bulur bütün filmi başa alırsınız. En önemlisi kendinden olmadığınız sürece sadece kumaşınız eskir, karnını doyurmak isteyen bir kedinin karıştırdığı çöpte bir kedinin uyku ark

Vadi Yolculuğu

Hayatta bazı anlar unutulmaz. Mesela bunlardan birisi de metin abi ile gittiğimiz vadi yolculuğu. Kök vs gibi parçalar toplamak için gittimiz vadi yolculuğu stresli ve sinirli başladı. Cumartesi gecesi bardan çıkıp bir saatlik uyku ile gitmek işin sinir kat sayısını arttıran kısım değildi. Metin abinin kendisi bir insanı sinirlendirmek için yeterli. Cins huysuz ihtiyar. Diceksinizki bu adamla ne işin var neden yolculuğa çıkıyorsun. Haklısınız. Bu tip bir karakteri derinlemesine incelemek istedim ama bu kadarını beklemiyordum açıkcası. Onun gözünde aptal hevesli bir sanat elemanı gibi görünerek o aptal egesunu tavan yapırdım önce. Sonra onu kendi dünyasına bırakıp uzaktan notlar almaya başladım. Bu hikayemizin dış kısmı birde benlik olan iç kısmı var. Yuvarlanmış kayalıklar arasında çetin bir yolculuk. İki kere ölme tehlikesi atlattım dersem sanırım yürüyüşün tehlikesini biraz olsun betimleyebilirim. Neyse. Uzun süren 4 saatlik bir yolculuk boyunca birbirinden güzel mumluk veya lamba i

Akıllı ilişkiler

uzun zaman önce okuduğum bi makalede zeki iki insanın uzun soluklu bir ilişki yaşayamayacağı gibi bir şey yazıyordu. ben bununla ilgili kendimden çok yakın bir süreçte pay çıkardım. parantez içinde kişisel hatalar dışında en etkin ikinci husus bu. sanırım tabi öyle  net konuşmak da istemem. neyse iki aptal insan çok mutlu olabilir. gerçekten mutluluğun yolu aptallıktan geçer yada mutlu olmak için aptal olmak gerekir diye bir deyim bile var. ben söylemedim bunu kim bilir hangi tarihte kim söyledi. Onayladığım bişiymi? aslında değil. yaşanılmışlık var işin ucunda. gözle görünen değil, içeride hissedilen bir şey var. e ama tabi bu konumuz dışında. bir akıllı bir aptal ilişkisinde ise kurallar hüküm sürer. Şekillendirilmeye çalışılan karakterlerin anlamsız savaşı. birisi akılını diğeri aptallığını kullanarak yapsada aslına bakarsanız ikiside ful depo aptallıkla savaşır. ya bide amk bu blog iyice benim kendi dertlerimi anlattığım bi yer haline geldi. eskisi gibi psike-analiz bi yazı yazim d

Mutlu sonla bitsin bu film.

Önce iştah kapanıyo. Öyle insanın yiyecek ne hali ne mecali kalıyor. Sanki savaşta, her yerinden yara almış bir asker gibi sürünüyor insan. Kolay yolla iyileşmek istiyorsun ama oda olmuyor artık. Allah'ın hakkı 3 olabilir ama birisini üç kere öldüremezsiniz. Kedi değiliz sonuçta. Bitmesi gereken bir şey bitmeli diyebilirsiniz ama bitirme konusuna geldiğinizde eliniz titriyor yüreğiniz sızlıyorsa yaşanması gereken bir şey vardır demekki. Katili olamazsınız yaşanılacakların. Yarını bilemediğimiz bir evrende en komik şey bugünden yarının planını yapmak. Günlerin ve duyguların planı yapılamaz bence. Yaşanılması gerekenler yaşanıyor sadece. Ayrıca nasıl mutlu olacağına inanıyor ve nasıl mutlu oluyorsa öyle yaşamalı insan. Bugüne düne yarına bakarak değil. Hatalara veya pişmalıklara bakarak değil. Yüreğinin sesini dinleyerek hareket etmek bir duruş olmalı. Çünkü ben sevgiden daha güçlü bir şey tanımadım. Bazı filmlerin sonu mutlu bitmez. Ama en azından biter. Artık bu filmde bitsin. Bits

güvenli bir yer

Aslında hepimizin ihtiyacı olan şey bu değil mi? güvenli bi yer. doğamız gereği. ilk başta açıktan çıkıp mağaraya yerleşmeden önce başladı bu. iki insan arsında. ilişkilerde bile en büyük temel, güven değilmi. mesela iki tane karakterimiz olsun. Erkek olanın adı beton kafa. kadın ise sadece kadın. herşeyi ile. özelleştiremezsiniz onları çünkü onlar sadece kendilerine özel. ayçiçeğinin çekirdeği gibiler. hepsi aynı gibi gözükür ama bu aynılık sadece kabuklarıdır. iç dünyaları hepsinin bambaşka. neyse biz konumuza dönelim. bu iki karakter dinazorlar döneminde yaşamıştır. varsayalım. kadın her zaman sığınmak için ve kendisini koruması için bir beton kafaya ihtiyaç duyar. Onu dinazorlardan felan korur. avlanır. neslini devam ettirebilmesi için ihtiyaç duyduğu çocuğa bakar. Bu beton kafanın yapısında vardır. Bütün erkeklere de beton kafa diyebiliriz tabi. çekirdek benzetmesi yapılamaz daha çok kabak denilebilir. ama ne denirse denilsin. herkes güvenli bir yere ihtiyaç duyar. ne yaparsanız y