İdeolojiler Arasında Sıkışan Gerçekler


"Protesto ettiği küresel şirketin ayakkabılarını giyen eylemci" kalıbını duyunca demek yıllardır kendi aramızda sürdürdüğümüz bir tartışma değilmiş bu diye düşündüm ister istemez. Çünkü tam önümde açık duran; ultra bağımsız bir ispanyol filminden kopup gelmişti bu replik. Yine hangi dramın, hangi dört duvarın arasına sıkışmayı planlıyorsunuz sevgili dostlarım demeyi planlarken, karşılaştığım manzara ibret vericiydi. Peki gerçekten tercih ettiği markalar insanları analiz etmek için yeterli midir?

Öncelikle dikkate aldığım nokta, kendini apolitik kabul eden, kabul etmese bile apolitik davranan insanlarla ideolojin tartışmaların verimsiz, kişisel çatışmalara dönüşmeye meyilli olduğu yönünde. Bu yüzden bir tavır ortaya koymayan insanı yargılamak anlamsız. Öte yandan protesto ettiği kavramı üzerine giyip, midesine indiren insan için durum farklı. Çünkü sokakta olmak, hak aramak kadar önemlisi, bir tavır ortaya kurabilmek, bir fikrin vücut bulmasına izin vermektir. Başka bir deyişle karşısında olduğun sermaye olabilir, çok uluslu şirketler olabilir, çalışanlarının haklarını gaspeden bir firma olabilir. Her ne şartla olursa olsun, hepsi kâr amacı güttüğüne göre, zayıf noktaları belli. "Bir yerden başlama" fırsatının her zaman elimizde olduğu aşikar.

Nerdeyse bir dünya yolu sadece ucuz hammadde için tepip, pek çok masumun hayatını yaşanmaz kılacak kadar zorbalaşan bu küresel şirketleri; evimize girdiğinde alternatifsiz olduklarına inandırıyoruz kendimizi. Sadece petrol firmaları, kurak iklime, su bulmanın zorluklarına rağmen petrol elde edebilmek için pekçok afrika ülkesinde içme sularını kullanılmaz hale getirmekten kaçınmıyor. Üstelik bunu yaparken halihazırda "karmaşık" olan "düzenden" faydalanıyor. Nerdeyse köle ve çocuk işçiler çalıştırıp, zarar verdiği yerleşim yerlerine karşı bırakın sorumluluğu, buraları istimlak ettirebilecek kadar büyük bir güçle birbirlerini besleyen ters bir ilişkiden faydalanıyorlar. Bu tabi ki vahşi kapitalizmin ve bizim doyumsuz tüketim ahlakımız doğrultusunda gelişiyor. Sonunda belki bir oyuncak, belki bir telefon, bir pet şişe ya da bir market poşeti olarak hayatımıza girmesine rağmen, bu dengesizliğin farkında olmamayı tercih edebiliyoruz. Ancak bu bizi masum yapmıyor.

Sadece doğru olduğuna inandığın için zor olanı seçebilmek bir erdemdir. Kimse kolay olacağını söylemiyor zaten. Ama sırf "öyle" olmak istemediği için fikirleri eğip büken, bir düşüncenin temelini bile esnetmekte beis görmeyen insanlar; fikirlerin yozlaşmasına ve kendinden sonra gelenler için daha deforme kavramlar kalmasına sebep oluyorlar. Bunu sadece, olmak istemedikleri kişi olmamak için; kolayı seçip, zor olanla başedebileceklerini ispatlamak için yapıyorlar. Geriye ise yalnızca bocalamış zihinler kalıyor.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo