KÜÇÜK KAPILARIN BÜYÜK İNSANLARI
Anahtarcılığı aile mesleği olarak
bırakmamızın yirminci yılı. O büyük fabrikalar kurulduktan sonra, küçücük dükkânda
dedem daha fazla dayanamadı. O zamanlarda anahtarcılık büyük bir işti. İnsanlar
size güvenip evlerinin anahtarlarını teslim ediyordu. Kopyalarını yapıp geri
vermeniz bir Pazar alışverişi kadardı. İşinde mükemmel bir ustaydı dedem. Hele
hele o en son törpüleri yaparken gözlüğünün minicik arasından dev bakışlar
atardı. Ablamla hayranlık içinde izlerdik. O anılar unutulmaz. Neden anlattım
bunu, bugün o zamanlardan bizim aile mesleğimizi sonlandıran o kocaman
adamların küçücük kapılara yaptıkları o anahtarların reklamlarını bizim şirket
çekmeye başlıyor. İstedikleri reklam dünden bugüne geldikleri küçücük bir dükkân
da başlayan hikayeleri. Tabi ki hikâye biraz uydurma. Daha büyük sanayi
devlerinin üretimlerini pazarlayan basit bir kurum sadece. Geliştirdikleri kopya
makineleri ülkeye sokarak her kesimden insanı anahtarcı yaptılar. Zamanla dedem
gibi insanları da işsiz bıraktılar.
Senaryoda
beğenmediğim kısımları çıkartıp onlara farklı bir senaryo sundum. Hikaye
Anahtar deliğinde geçiyor. Senaryoyu okudukça gözleri açıldı ve neden bunu
düşünemedik kelimeleri söylenmeye başladı. Hemen telefonlar açılıp Arge
bölümüne senaryo taslaklarını gönderdiler. Hikaye şöyle devam ediyordu. Yaşlı
anahtar deliğinde yaşayan bir adam. Bu kişi tabi ki dedem. Anahtar deliğe
girdiği anda, yaşlı adam anahtarı kendine doğru çekip kapıyı açıyor. Kapı
kapanıyor ve anahtar hala orada. Arkasından yaşlı adam eve geliş ve gelen
kişilerin bir listesini yazıyor. Evden çıkılıyor ve kapıyı kilitlemeyi unutan
adamın kapısı yaşlı adam tarafından kilitleniyor. Bir uyarı gönderiyor güvercin
ile adama, adam gülümsüyor. Anahtar deliğinden çıkıyoruz. Elektronik parmak izi
okuyucu dijital bir anahtara dönüşüyor ve dinleyenlerin yüzleri gülüyor. İşi
kabul ettiler. Arge bölümünden haber geliyor. Yapılabilir bir iş ama patenti
alınmış. Yüzlerin düşmesi patentini elde edebilecekleri zaman tekrar gülüyor.
Tabi dedemin kapanan dükkânının şimdiye kadar olan zararının ortalama
karşılığını hesapladığım parayı ödedikleri zaman.
Zaman,
insanı hayatta kalmak ve sadece standart yaşamak için hep daha fazlasını
kazanmak için küçültürken, insanlar her seferinde kendilerinin büyüdüklerini
düşüyor. Artık zekâmızı vicdansızlaştırabildiğimiz kadar kazanabiliyoruz.
Vicdanım hiç rahatsız değil. Tabi ki ödedikleri patent hakkından sonra beni
kulvarlarından çıkarana kadar…
Yorumlar