> Sarhoş bir adamın not defterinden...

''Benim için büyük ama senin için küçücük sözlerin hayal kırıklığı içerisindeyim.'' Yıllardır onun ile birlikte eğitim aldığımız hocanın şizofreni olduğunu söyledikten sonra bana dediği ilk cümle buydu. Merhaba, ben uzun zamandır amatör olarak tiyatro yapmaya çalışan Selim. Kimsenin inanmamasına ragmen şimdi bugünkü durumumda olmamın sebebi kesinlikle bu sözünü ettiğim hocadır. Karşılıklı tartışmalarımızın hepsinde o sert çıkışı ile bendeki ceviz kabuğunu çatlattı. Sonrasında içeriye giren ışığa inanıp izin vermem bugünkü oyunculuk kariyerimin başlamasına vesi oldu. O hoş dönemler içirisinde aslına bakarsanız beni orada tutan yegane sebep hiç kimsenin bilmediği ve tiyatronun yasakları arasında yer alan ekip arkadaşın ile aşk. İlk baharın sonları... Sanki insana hayatının son baharına geçişinin bir uyarısı gibi. Her ne kadar arada yaz olsada. Yaz bitmek üzere. Hayatımın son baharına, 70 yaşıma gelmeme tam 9 sene var. Kış zaten hep kısa geçmiştir bizim iklimde. Bu mevzu bahisi açılan hoca tam 21. sanat yılında kendi kurduğu hayal dünyasında benimle yüzleşti. Bu hikayeyi anlatmamda ki asıl neden budur. Birazdan söyleyeceklerim benim için küçük ama hoca için büyük bir oluşum başlatacak. Derse yani prova öncesi kendi deneyimlerini anlattığı (o zırvalık ve ya yarı ego kabarma tozu cümlelerinin bol olduğu kısım) bölümde hiç akla yatmayan bir şey söyledi. Gündüzü geceden ayıran bir kadının kıyafetleri olamaz. O kadının bakışları gecedir. Erkek gündüzünden bir anda geceye geçemez. O geçiş bir erkeğin diz düşürüşüdür. Bu bir gerçektir lakin hoca için bu bir zürafa ile kurbaga arasındaki diyalogdan gelme. Evet evet. O anda şaka ile espiri ile karışık bir cümle toparlama tamlaması yaptı ama. Cıx. İlk açık. İkincisi. Üçüncüsü. Dördüncüsü. Bir şeyi fark etmiştim. Hocanın bizden gizlediği bir şey.Altı oyun hep kader denilen zırvalık ile iptal olmuş, yeni oyunlara başlanmıştı. Atölyeye gelmek üzere olan adamlar hep bir aksilik sonucu geri dönmüştü. Yönetmeni çözebilmek için yani hocayı içinden küçük küçük sinyaller veren karakterin sözlerine daha bir dikkat edip, onları daha bir heyecan ile dinlemeye başladım. Yakalamıştım onu ve bütün sınıf hikaye gibi anlattığı anılarını büyük bir merakla dinlemeye başladı. Hoca her onun anlattığı saçma sapan şeylere inanılası dinlendiğinde daha çok şey anlatıyordu. Evrenler arasında yolculuk yaptığını, Bazı ırkların uzaydan geldiğini, dünyanıın kaderini 19 kişinin belirlediğini vs... En sonunda bir tarih verdi. Aynı anda, aynı iki yerde aynı kişi olarak görüşecekti. On beş dakika önce Lizbondaki arkadaşı ile Boğaz Köprüsünün dibinde konuşmuşlardı. İnanmıyorsak, gitmedilerse gidip onlarla çay içebilecektik.
(Bana aşkı tarif et.) Bir insan bir şeye bu kadar inanabiliyor ise ve bunu gerçekten içinde, bir hayal dünyasında yaşayabiliyorsa. Başka bir bedende bulduğunu nasıl yaşayamaz. Bir günden bir geceye her gün geçiş vardır. Bir sabahtan bir akşama zaman geçirmekte biter olay...
(Yalan mıydı?) Yalan gerçeklik kavramlarının arasında dolaşan bir yılan mıdır? Yoksa gerçeklikten arta kalan boşluklarda kendince oynayan bir çocuk mu? Yaşanan bir şeye nasıl yalan diyebilirsin.
(Akıl Hastanesi) Benim için küçük ama herkes içinde büyük sayılamayacak bir yer. Hastalığını ortaya çıkardıktan sonra bütün hikayenin başlangıç noktası işte bu iki parantez arası.Şizofreni bir senaristin hayali karakterlerinden birisine aşık olması ve tekrar gerçek dünyaya gelememesi.O adam için hayat tam olarak şu; 40 sene önce yalnızlığı seçip, 40 sene sonra öğrencisi, yani hayal dünyasında ki oğlu ile birlikte hastanede zaman geçirmesi. Anlattığına göre beni tanımadan önce de ben zaten onun hayal dünyasında varmışım. Gerçek yada yalan olması ne fark eder. Yaşanan hiçbir şey yalan olamaz değil mi?

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Girdap

Düşündüğünüz her şeyin gerçek olma ihtimali.

Unutulmaz Film Karakterleri | Cilalı İbo